Okullar cahil yetiştiriyor.
Günümüzde eğitimin tartışılmadığı bir tek gün bile neredeyse yok gibi. Herkes şikâyetçi çocuklardan yok öyle yok böyle diye. Çocuklar haklı oysa ne verdik ki onların iyi, faydalı, doğru ve adil bir insan olmaları için. Yaratan’ı tanımayan, kendisini ve çevresini tanıyamayan, edep ve terbiye eğitimi alamamış, gideceği yerden habersiz, hazırlıksız, bencil ve mutsuz. Başarı sadece istemekle olmaz. “Derviş olunsaydı giymekle hırka / Biz de alırdık otuza kırka” demiş şair. Şartlarını yerine getirmekle başarı elde edilebilir. Acı da olsa gerçek budur. Yonca ekerek gonca biçme sevdası içerisinde olanlar beyhude beklemektedirler.
Eğitimi batıcı materyalist bir temele oturtmanın sonuçlarını yaşıyoruz. Bu durumdan şikâyete hakkımız yok. Çünkü böyle bir nesil yetiştirmek için kurgulandı adeta her şey. Örnek mi, geçtiğimiz yıllarda yapılan bir araştırma sonucunda elde edilen bulgular korkunç: “ İstanbul’un 39 ilçesindeki 154 lisede çoğunluğu lise birinci sınıfta okuyan 32 bin öğrenciyi kapsayan araştırmaya göre, her 100 öğrenciden 45’i sigara, 32’si alkol ve 9’u uyuşturucu kullandığını ifade etti. Meslek liselerinde sigara, Anadolu liselerinde ise alkol daha fazla tüketiliyor. Amerika Rowan Üniversitesi Cooper Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Andres Pumariega, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün davetiyle 2010-2012 yılları arasında bir anket yaptı ve değerlendirmesinde “Önleminizi bir an önce alın. Yoksa durumunuz Batı ülkelerinden farklı olmaz.” uyarısı yaptı.”*
Pumariega’nın ifadesi batı eğitiminin çöküşü- nü ilan ediyor bir anlamda. Vahim olanı ise bizim Milli Eğitimimizin yanlışta ısrarı. Aynı şeyi yaparak farklı sonuç beklemek herhalde akıl işi değildir. Biz eğitimciler batıcı eğitim ısrarını anlamakta zorluk çekiyoruz.
Çözüm için uzaklara gitmemize gerek yoktur; aslımıza, köklerimize dönmemiz ivedi ve zorunludur. Çözüm için dünya ve ahiret dengesini gözeten bir eğitim şarttır.
“Allah insana iki kulak, iki göz verdi. Biri ile bu dünyaya bakarsa diğeri ile de ahirete bakmalıdır. Uzanıp elde etmek için iki el verdi, birini bu dünya için kullanırsan diğerini de ahiret için kullan. Yürümek için iki ayak verdi, biri ile bu tarafa adım atarsan, diğeri ile de her ne kadar zahmetli olsa da öbür tarafa adım at. Her iki dünyayı da Allah yarattı, birini bulunca koş diğerini de ara. Allah her şeye kâdirdir.”** Bu dengeyi sağladığımızda “Fatih” de yetişir fetih de gerçekleşir. Aksi halde manasız bir sözden, fuzuli bir uğraştan öteye geçmez çabalarımız, projelerimiz.
“Yıl 1915… Çanakkale’de kızılca kıyametin koptuğu günler… Aylardan mayıs…
Fransızca öğretmeni Ahmet Rıfkı, mektepten içeri girer.
Selam verir Ahmet Rıfkı ama çocuklar selama karşılık vermezler!
Ahmet Rıfkı iyice şaşırmıştır.
Arka sıralarda oturanlardan biri ayağa kalkarak; “Hocam, mahallemizde eli ayağı tutan ağabeylerimiz Çanakkale’ye gönüllü gittiler ama siz hala buradasınız! Biz de gitmek istiyoruz fakat yaşımız tutmuyor. Söyler misiniz bize, vatanımız elden giderse sizin verdiğiniz eğitim ne işe yarar?”
Ahmet Rıfkı, yaşlı gözlerle sınıftan çıkar ve mektebin idaresine dilekçesini verir. Arkadaşlarıyla, talebeleriyle vedalaşır, evine gelir.
Ahmet Rıfkı’nın hayattaki tek varlığı yaşlı annesi Ayşe Hanım, Göztepe Semti’nde oturmaktadır. Durumu annesine anlatır, hakkını helal etmesini ister.
Ardından mahallenin bakkalı, güngörmüş bir zat olan Selahattin Adil Efendi’ye uğrar ve şöyle der: “Selahaddin Amca, Allah’ın izniyle vatanın bağrına saplanmış olan düşman hançerini çıkartmaya gidiyorum. Senden isteğim, anamı iaşesiz bırakma! Kısmetse dönüşte borcumu öderim!”
Ahmet Rıfkı, çeşitli cephelerde savaşa katılır. 19 Aralık 1915 günü şehit olur… Annesinin aklına bir gün veresiye yiyecek aldığı bakkal gelir. “Yedi aydır senden veresiye alırız, borcumuzu verelim de oğlum borçlu yatmasın!” der.
Bakkal Efendi şöyle cevap verir: “Ayşe Hanım, okuma bilen bir yakınını getir de hesabı o çıkarsın!”
Ayşe Hanım, komşusunun kızı Gülşah’la birlikte dükkâna gider.
Selahaddin Adil Efendi, “Ahmet Rıfkı” bölümünü açarak veresiye defterini Gülşah’ın önüne koyar!
Defterde kırmızı harflerle yazılı satırları şehit anasına okumasını söyler. Defterde şu yazılıdır:
“Bu hesap Ahmet Rıfkı’nın kanıyla ödenmiştir, vesselam!”***
İşte böyle milli ve manevi yönlerden de yetişmiş öğretmen ve öğrenci yetiştirmek için :
“Ne dünyası için ahiretini, ne de ahireti için dünyasını terk eden – her ikisinden de nasibini almayan kimse – sizin hayırlınız değildir. Çünkü ahiretin ulaşım ve hazırlık yeri dünyadır.” **** Şuurunu verecek müfredat ve şuurlu öğretmenler kaçınılmazdır.
*http://www.kamudanhaber.com/meb/iste-okullardaki-korkuncgercek- h233885.html
**Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig
***http://www.milliyet.com.tr/muallim-ahmet-rifki-/hamdi-turkmen/ ege/yazardetay/28.03.2012/1520873/default.htm
****”İbn Asakir’in Hz. Enes’den rivayet ettiği hadis Kenzu’l-ummal, h. No: 6334.