Mustafa AYDIN

ERBAKAN, BİR YILDIZIN ARDINDAN…

Yıldız tozları yağıyordu üzerimize ardından… Binlerce Erbakan vardı artık dünyamızda eğiten, öğreten, insanlığı yeniden…

Yeniden çağlara ışık olacak, iyiyi-güzeli, doğruyu, faydalıyı, adaleti hâkim kılacak yeryüzünde, binlerce Erbakan olarak gitti aramızdan yıldız tozları yağarak üzerimize.

Evet, cenazede yıldız tozları yağıyordu üzerimize soğukla beraber. Ama kimse şikâyetçi değildi halinden, son yolculuklarında Hocasını uğurlarken.

Erbakan demek biraz da vefa demekti. Vefaya yakın olmasak da vefalıyız elhamdülillah.

Erbakan demek iyi bir öğrenci demekti. Her okulda birincilikle mezun parlak bir öğrenci… Siz Erbakan’sınız. Allah demenin yasak olduğu dönemde okulunda mescit açtıran okul birincisi bir öğrenci, Mücahit Erbakan’sınız.

Erbakan demek iyi bir öğretmen demekti. Mezun olalı üç ay geçmeden motorlar kürsüsüne asistan, Hoca olarak başlamak…

Öğretmenliği Siz’den öğrendik Hocam.

Erbakan demek araştırmacı olmak demekti. Yaptığı araştırmalardaki titizliği hep takdire şayan bulunmuş. “cıvatayı sorsanız, demir filizinden başlar…” ifadesi ilmi derinliği ile araştırmacı kişiliğini gözler önüne seren. Mükemmel bir şekilde rapor hazırlamayı Sizden öğrendik Hocam.

Erbakan demek doğuştan lider demekti. Oynadığı oyunlarda bunu görürsünüz taa çocukluğunda.

Erbakan lider demekti…

Erbakan kahraman demekti…

Bazıları bir söz ile bazıları fotomontaj ile kahraman gösterilirken, sahte kahramanlara inat bir ömür boyu zalime karşı malıyla, canıyla cihad edip cennet-i alâya milyonların şehadetiyle kanatlanmaktır asıl kahramanlık.

Siz, yaşarken yeryüzünde efsane olan millî kahraman, ölümüyle büyüyen, masallarda değil, gönüllerdeki kahraman Erbakan’sınız.

“Aczimin giryesidir bence bütün âsârım

Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem

Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzarım

Oku, şayet sana bir hisli yürek lazımsa;

Oku, zîrâ onu yazdım iki söz yazdımsa.” İfadesini hayatının tamamında eylemleriyle örnekleyen güzel örnek, yürekli Erbakan’sınız.

İyi de bir çiçekle bahar olmaz ki demişlerdi de;

Siz…”Bir çiçekle bahar olmaz ama her bahar bir çiçekle başlar demiştiniz ya Hocam. O hiç solmayacak çiçek siz oldunuz.

Camiler açık, namaz kılma diyen mi var ? Oruç tutma diyen mi var? Dinine hizmet edecekmiş… Dediklerinde:

…Avcıların avladığı en güzel kuşun içini samanla doldurup salonun başköşesine koyduklarını anlattıktan sonra soruyorum size deyip

-Bu kuşun gözü var mı?

-Var.

-Gagası var mı?

-Var.

-Kanadı var mı?

-Var.

-Peki, daha ne istiyorsunuz? Sorusuna tek kelime ile:

-Bu kuşun canlısını istiyoruz, canlısını, demiştiniz kuşdiliyle…

İşte haykırıyoruz tüm açıklığıyla, biz de o kuşun canlısını istiyoruz diye… Dünyanın her köşesinde, Avustralya’dan Kanada’ya binlerce, milyonlarca Erbakan sevdalısı olarak.

Şuur demiştiniz, şuur, şuur, şuur. İslam şekil değil ruhtur. Onun için sizin adınız “Şuurlu Öğretmendir” sizin derneğiniz; öğretmenler derneği değil, Sizler insanlığı kurtaracak salih nesilleri yetiştireceksiniz. Onun için sizin adınız ” Şuurlu Öğretmenler Derneği” demiştiniz ya taa derinden…

Sizin mesleğiniz, meslekler üstü nihai bir meslektir deyip; Japon amirali Togo’yu anlatmıştınız.

Hocam burçlara diktiğiniz o bayrağı sonuna kadar biz taşıyacağız. Yaşarken dersini verirken halka ve hayata, giderken son dersini de verdi Ümmet-i Muhammed’e.

Öğretmenlik, Peygamber mesleğidir demiştiniz. Bizlere çok güzel bir örnek oldunuz. Şahidiz.

*Biz Müslümanlara cihad “Bu dünya imtihanı cihad ibadetinden geçer not almadan kazanılmaz” gerçeğini 20- 21.yy Müslümanlarına haykıran cihad önderi Erbakan’sınız.

Getirin bakayım ne yazdınız oraya demiştiniz de bizler heyecanla hazırladığımız, tabloyu size takdim ettiğimizde:

-Oraya “kellimünnase ala kader-i ukulihim” manasını doğrudan yazsaydınız daha iyi olurdu diyordunuz. Siz İslam ve İlim diyen İlim Adamı, Erbakan’sınız

Sizi dinlemeye gelip de çok sevdiği gözlüğünü kaybeden bir dostunuza, siz maddi gözlüğünüzü kaybettiniz ama manevi bir gözlük kazandınız diyen maneviyatçı önder Erbakan’sınız.

” Bir hayat ki sonu cennettir sıkıntıdan ne çıkar” demişti şair, şairleri kıskandırırcasına bir hayat ki tek bir şikâyet yok.

Şahitlerden biri şöyle yazdı gidişinizi;

“…Sapması olmayan, kesintili bir yol çizgisi gibiydi hayatı: Selamet… Fazilet… Saadet… Cennet…”

Ne yaman bir final yaptınız be Hocam.

” Ölüm güzel şey budur perde ardından haber

Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber” diyen Şairi haklı çıkaran, ölümü böyle güzelleştiren, ölümü bile öldüren, Erbakan’sınız.

Hani insanlığın kurtuluşu ve saadeti için söz vermiştik ya hep birlikte:

” Sadakat yaraşır insana görse de ikrah

Doğruların yardımcısıdır Hazreti Allah.”

“Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?

-Olmaz

“Biri insan, biri hayvan.” diyor ya Akif şiirinde…

Seni anlamadı ki Millet, bunu anlamak için Akife ne hacet.

“Ne olur Allah aşkına beni bir kez Siyonizm’den önce siz anlayın” dediniz. Ama Siz ölünce ancak anlamadığımızı anladık… Hüzünle.

Mustafa AYDIN Milli Şuur Dergisi Mart 2011 17. Özel Sayısında yayımlanmıştır.

4.5 2 Oy
Yıldız
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Düşüncelerinize önem veriyoruz. Lütfen yorum yapın.x
()
x

Mustafa AYDIN