Mustafa AYDIN

DEĞİŞEN MÜFREDAT VE YÜRÜTÜLEN AKSAKLIKLAR

2005–2006 öğretim yılında uygulamaya konulan 1.-5. sınıflar müfredat programları eğitimin bütün aktörlerince (Öğrenci, öğretmen, veli, yönetici ve akademisyenler) inceden inceye olmasa da incelenerek bir fikir edinilmiştir. Bizler de eğitimin vazgeçilmez aktörleri öğretmenler olarak öğretmen arkadaşlarla görüşmeler yaptık. Yakın çevremizdeki öğrencilerin çalışmalarını izledik. Yeni program ile eski programı karşılaştırılarak bir dizi sonuca ulaştık. Amacımız bilgilerimizi paylaşarak geleceğimizin teminatı gençlerimizi yanlış eğitimin sonuçlarından kurtarıp doğru adam olmaları yönündeki engelleri ortaya koyup, önlemler alınmasını sağlamaktır. Yani üzüm yemek kastımız vardır, bağcıyı dövmek değil.

Bu program bir yıl boyunca pilot okullarda uygulanmış, uygulama sonuçları tam değerlendirilmediğinden (Haziran 2005’te uygulaması sona eren program Eylül 2005’te uygulamaya konulmuştur.) programın olumsuz yönleri olumlu yönlerine göre daha fazladır.

Bizim ulaşabildiğimiz kadarı ile müfredat ile ilgili değerlendirmeleri ileride sizinle paylaşacağız. Şüphesiz bununla sınırlı değil, siz değerli okuyucularımızın da kıymetli öneri, eleştiri ve katkılarını beklemekteyiz.

Türkçe bakımından;

Türkçe programı; kazandırılacak beceriler, önerilen yöntem ve teknikler açısından ve genel anlamda olumlu ve uygulanabilir. Öğrencilerin bu sistemde çok daha kolay okumaya geçtiği ve bu durumun Harf sisteminin okuma yazmada başarı oranını yükselttiği, bazı öğretmenlerce de başarısız bulunduğu ifade edilmiştir. El yazısı konusunda sene başında çok zorluk çekildiği, çocukların el yazısı harflerini yazarken zorlandıkları fakat ileriki günlerde bu sorunların aşıldığı ve öğrencilerin bir kısmının çok güzel yazı yazmaya başladıkları tespit edilmiştir. Türkçe programı gerek kitaplar, gerekse kılavuz kitapları açısından olumlu bulunmuştur. Zengin beyin fırtınası oluşturabilmektedir. Çocuğun yapıcı ve üretici yönlerini açığa çıkarmaktadır. Kendilerini gerçekleştirme ve kendilerine güven duyma yönlerini geliştirmektedir. Öğrenciyi daha aktifleştirmekte, işbirliği yönlerini geliştirmektedir. Tam öğrenmeyi sağlamaktadır. Ölçme, süreci ele aldığından ölçme ve değerlendirme sonucu daha geçerli, güvenilir ve objektif olmaktadır. Metin görselleri parçalara uygun bulunmuş ancak aidiyet açısında milli kültürümüz göz ardı edilmiştir. Diğer derslerle yapılan ilişkilendirme amaca uygun planlandığı, ayrıca öğrenciyi çok yönlü yetiştirme yönü de olumlu bulunmuştur.

Okuma-yazma eğitimi açısından;

Okuma Yazma Öğretimi kitabında bulunan alıştırmaların çok yetersiz kaldığı ve ihtiyacı karşılamadığı öğretmenlerin ortak görüşü olarak tespit edilmiştir. Kitaplarda yeterli miktarda bitişik eğik el yazısına yer verilmediği tespit edilmiştir. İlk okuma yazma kitabının yetersiz olduğu ve ihtiyaca cevap vermediği Türkçe ders kitabına geçişte uyumsuzluk olduğu tespit edilmiştir. Türkçe ders kitabındaki metinlerin sayısı çok, içerikleri uzun bulunmuştur.

Veli, teknoloji ve fiziki şartlar  bakımından;

Velilerin ve teknolojinin desteklediği, fiziki şartların uygun olduğu, öğrenci sayısının az olduğu sınıflarda programın daha başarılı olduğu tespit edilmiştir. Bu sistemde aileleri ilgili olan öğrencilerin çok iyi yetiştiklerini ve eğitimde başarılı olduklarını fakat aileleri ilgisiz olan öğrencilerin öğrenmede ve etkinliklerin yapılmasında çok problemle karsılaştıkları anlaşılmıştır. Yurttan gelen öğrencilerin okullarda uyum sorunu çektikleri tespit edilmiş. Yeni eğitim sisteminde ailelerin de eğitim içine sokulduğu ve bu yüzden bu çocukların ailesizlikten daha çok etkilendikleri anlaşılmıştır. Yeni programda ilk okuma – yazma öğretimi ailenin desteğini zorunlu kılmaktadır. Kırsal kesimde, Çocuk Esirgeme Kurumu Yurtlarında kalan çocuklar aile desteğinden yoksun kaldıklarından başarılı olamamaktadırlar. Matematik dersi başta olmak üzere genel olarak değerlendirme, sunum ve performanslarda istenen basılı evrak olan dönüt çalışmalarının çok zaman aldığı, veliyi tedirgin ettiği anlaşılmıştır.

Sadeleştirmek kaygısı ile yapılan program gereğinden fazla etkinlikle kâğıt ve zaman israfına neden olmaktadır. Böylece program yetiştirilememektedir. Etkinliklerde öğrencilerin sağlaması gereken malzemeler ekonomik durumu zayıf olan aileler için büyük problemlere yol açmakta, sağlayamayan öğrencilerin psikolojileri olumsuz yönde etkilenmektedir.

Etkinlikler ;

Öğrencilerin yaptıklarını her zaman sunamadıkları anlaşılmış etkinlikler için okullarda altyapı yetersizliği olduğu tespit edilmiştir. Etkinlikler bütün öğrenciler tarafından uygulanamadığı öğrenilmiştir. Uygulamaya katılamayan öğrencilerin sınıf düzenini bozucu davranışlar sergilediği anlaşılmıştır. Etkinlikler düşünülürken okulların altyapısı düşünülmemiştir. Okullarımızın altyapı yetersizlikleri programda öngörülen etkinliklerin başarılı uygulanmasını engellemektedir.

Birleştirilmiş sınıflar;

Birleştirilmiş sınıf ve öğrenci seviyelerinin uçurum olduğu yerlerde değerlendirmede zorluk çekildiği anlaşılmıştır.

Öğretmenler;

Yeni program hizmet içi eğitimle öğretmenlere yeterince tanıtılamadığı için, öngörülen yöntemler bakımından uygulamada zorluklar yaşanmaktadır. Pilot uygulama sonuçlarının yeterince değerlendirilmediği acele olarak uygulamaya konulduğu, programı öğretmenlere anlatmak için çok az zaman ayrıldığı, seminer veren görevlilerin dahi yeterli hazırlıkları yapamadığını üzülerek gördük. Yine, yeni programdaki değerlendirme sistemi hakkında öğretmenler yeterli bilgiye sahip olmadığı anlaşılmıştır. Yeni değerlendirme sistemi öğretmenler, öğrenciler ve veliler tarafından yeterince algılanamadığını düşünüyoruz.

Sınıfların kalabalıklığı;

Sınıflarda öğrenci sayısı fazlalığı uygulama güçlüklerine, öğrencinin aktif rol alamamasına neden olmaktadır. Aynı dershaneyi iki sınıf kullandığı zaman olumsuzluklar ortaya çıkabildiği anlaşılmıştır.

Ders kitapları;

Hayat Bilgisi ders kitaplarının yetersiz olduğu, sadeleştirme adı altında konuların çok yüzeysel geçildiği, çalışma kitaplarının amaca hizmet etmediği dolayısıyla konuların pekiştirilemediği tespit edilmiştir. Kitaplarda kelimeler arasında boşlukların kolay okumayı zorlaştırdığı, harf boyutlarının göz sağlığını tehdit edici nitelikte olduğu tespit edilmiştir. Yeni programda bitişik eğik yazmaya önem verilirken kitaplarda birçok metin temel harflerle yazılmıştır. , Matematik kitaplarının baskı ve kaliteleri, özelliklede renkleri yetersizdir. Kitaplarda yer alan tüm değerlendirme formlarının sayı olarak çok fazla olduğu için bu çalışmalar sırasında ciddi sonuçlara ulaşılamadığı anlaşılmıştır. Kitapların kalitelerinin daha iyi olması, kullanılan sözcüklerin Öz Türkçe seçilmesinin daha yararlı olacağı tespit edilmiştir. Kitapların baskı kalitesi ve özellikle renklerinin daha canlı ve o yaş grubuna hitap eder nitelikte olmadığı, resimlerin yeterince net olmadığı tespit edilmiştir. Değerlendirme soruları özensiz hazırlanıp, metin içeriği ile ilgisi olmayan sorular vardır.Sosyal Bilgiler konuları işlenirken görsellik yeterince sağlanamamış dolayısıyla bazı konular soyut kalmıştır. Ayrıca kitap yazarları değiştiğinde ünite sırası da değişiyor. Bu da nakillerde öğrencilerin bazı konuları öğrenememesini doğuruyor. Ders kitapları genellikle yetersiz bulunmuştur.

Kitap ve ders araç-gereçleri ile öğrenci ürün dosyaları;

Kitap ve ders araç-gereçlerin çokluğu öğrencilerde taşıma güçlüğüne neden olmaktadır. Matematik kitaplarındaki alıştırmalar yetersiz olduğundan konular yeterince pekiştirilemiyor. Öğrenci ürün dosyaları çok fazla ve çeşitli olduğundan sıkıcı olmaktadır. Matematik çalışma kitaplarındaki alıştırma ve problemleri az olup sınav soruları yeni programa göre seçilememiştir. Araç-gereçlerin birçoğunun elde hazırlanacak olması, okullardaki araç-gereç yetersizliği; öğretimin somutlaştırılmasını engellemektedir.

Çoklu zekâ bakımından;

Çoklu zekâ, kişiler arası – sosyal zekâ,kişisel-içsel zekâ , müziksel – ritmik zekâ , doğacı – varoluşçu zekâ , görsel ve mekânsal zekâ , bedensel-kinestetik zekâ , mantıksal-matematiksel zekâ , sözel-dilsel zekâ türleri ve buna bağlı öğrenme biçimlerinin olduğunu vurgulamaktadır. program çoklu zekâ kuramına göre hazırlanmış diye lanse edilmişken, sınıfların kalabalıklığı bunun havada kalmaya mahkûm bir iddiadan öteye geçemeyeceğini ortaya koymaya yeter de artar bile.

Oysa bir tek milli örnek bile bunun nasıl uygulanabileceğinin gösterilmesi, modellenmesi için yeterli olabilecektir. O da Kastamonu’da Çandaroğlu İsmail Bey medresesindeki uygulama çoklu zekâ kuramının en bariz başarılı uygulamalarından biridir.(Meraklıları için, İsmail Bey Medresesi- Kastamonu)

Ayrıca, programda tarihimiz ve yakın tarihin yeterince yer alamadığını söyleyebiliriz.           

Sınav sistemi açısından ele alındığında ‘ Mevcut OKS sistemi, çocukları hayata hazırlamada eksikliğe neden olmaktadır.’(1) ifadesi insanımızı hayata hazırlamadığını gözler önüne sermektedir. Bu durum da gelecek kaygımızı arttırmaktadır.

“Haziran ayında bir Pazar sabahı iki saatte yapılan bir sınavla ölçmek ve değerlendirmek oldukça yetersizdir. Bu anlamda sadece bir sınav ile daha önceki birikimlerin yok sayılması ile eğitim sistemimiz bir çıkmaza doğru sürüklenmeye doğru gittiği…”(2) tespiti ele alındığında, eğitim sistemimiz açısında üzerinde ciddi ve ivedilikle düşünülmesi gereken vahim bir durum olduğu görülecektir.

Programla ilgili bir başka değerlendirmede , “Estetik kazanımlar (sanat eğitim): Hayat Bilgisi kitabında danstan, temizlikten, müzikten söz eden kazanımların varlığı az da olsa estetik bazı öğelerin varlığını göstermektedir” (3) ifadesi kullanılmıştır. Bu değerlendirme de bize zevk ve estetik değerler açısından bir dayatmanın olduğu izlenimi vermektedir.

Görüldüğü üzere eleştirecek çok şey var, labirentin içinden bakıldığında durum böyle uzayıp gitmektedir. Ancak dikkat çekmemiz gereken asıl konu ise müfredatın eksiklikleri ve uygulamadaki hataları yerine, içerikteki yanlışlığın görülmesini sağlamaktır. Bu haliyle eğitimimiz sadece adındaki Millî sıfatından başka bir millîlik taşımamaktadır. Burada gözden kaçırılmaması gereken asıl problemi sizinle paylaşmazsak, yapılması gereken hizmeti yapmamış oluruz kanaatindeyim.

PROBLEM, EĞİTİMİ DOĞRU YAPAMAMAK DEĞİL,  DOĞRUYU YAPMAMAKTIR.

Bir an bile vakit kaybetmeden adına ve manasına uygun Millî Eğitim için maneviyatçı yaklaşım benimsenmeli, materyalist yaklaşımlardan derhal uzaklaşılmalıdır. Ancak o zaman Yeniden Büyük Türkiye kurulur ve insanımız mutlu olabilir. Bu sadece bir iddia olmayıp bizzat bu topraklarda uygulanmış İnsanımız 1000 yıl barış içerisinde yaşamıştır. Bu topraklarda, yani Anadolu’yu vatan yapıp huzur ve barışı tesis edip, insanımız saadet içerisinde yaşadı. Nasıl yaptı, kendi eğitim modelini kurdu, geliştirdi ve başarı ile uyguladı. Neticede mutlu insanlar olarak yaşadılar. Bu günkü netice nedir; uyuşturucu, alkol, sigara, kap kaç terörü, fuhuş, liseli cinayetleri vb. huzursuzluklar. Kısaca mutsuz insanlar. Mutsuz Türkiye. Sizce tesadüf mü? Hayır, böyle istendiği için bu ürünler/sonuç elde edilmiştir. Bir atasözünde belirtildiği gibi : ibrikte, leğende aynı maddeden yapılmıştır ama birinde su pis diğerinde temizdir.

Öyleyse pekâla şunu söyleyebiliriz; PROBLEM; EĞİTİMİ DOĞRU YAPAMAMAK DEĞİL, DOĞRUYU YAPMAMAKTIR.

Probleme çözüm odaklı baktığımızda ise karşımıza farklı bir durum çıkıyor. Nasıl öğretmek çok mühim ama daha mühimi ne öğrettiğimizdir. Çünkü içerik ürünün durumunu belirliyor. Öyleyse bizim bakmamız gereken asıl konu nasıl öğrettiğimizin yanında NE ÖĞRETTİĞİMİZDİR.

KAYNAK:

1-EĞİTİM-BİR-SEN ORTAÖĞRETİM GEÇİŞ MODELİ DEĞERLENDİRME ARAŞTIRMASI-nisan 2007

2-AGE

3- Yeni Öğretim Programlarını İnceleme ve Değerlendirme Raporus.210 www.erg.sabanciuniv.edu

0 0 Oy
Yıldız
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Düşüncelerinize önem veriyoruz. Lütfen yorum yapın.x
()
x

Mustafa AYDIN