PEDAGOJİK FORMASYON VE ÖĞRETMEN OLMAK
YÖK’ün aldığı pedagojik formasyon ile ilgili kararları eğitim camiasında gereği gibi karşılık buldu mu bilinmez. Ancak nitelikli öğretmen yetiştirme ile ilgili oldukça fazla görüş, öneri ve tenkitle karşılaşılabilmektedir. Oysa iki konu birbiri ile ayrılmaz bir bütünlük arz etmekle beraber hem girdi hem de çıktı açısında birbiri ile doğrudan ilgilidir. Bazen biri birinin sonucu olmakla beraber bazen de birbirinin tamamlayıcısıdır.
Yükseköğretim Genel Kurulu’nun (YÖK) 29 Aralık 2022 tarihli toplantısında almış olduğu pedagojik formasyon kararı öğretmen yetiştirme ve planlaması bakımından oldukça önemlidir. Daha önemlisi kısa sürelerde alınan kararların birbiri ile olan çelişkisi daha dikkat çekici haldedir. Bu çelişki önemli bir soruyu da beraberinde getirmektedir: Eğitimin ve öğretmenin istihdamı planlaması iyi yapılamıyor mu?
Yönetimi eğitim fakülteleri dekanları tarafından oluşturulan Eğitim/Eğitim Bilimleri Fakülteleri Dekanlar Konseyi (EFDEK) bu işe yeteri kadar müdahil olamıyor mu, bu kurulda görev alanlar yeterli değil mi ya da bizim bilmediğimiz başka etkenler mi var?
Bir başka mühim soru gerek YÖK gerekse EFDEK eğitimin planlamasında yetkilerini neden tam manasıyla kullanamıyor ya da kullanmıyor?
Konunun uzmanları zaman zaman çeşitli açıklamalarda bulunuyor. Kanaatime göre karar vericiler bunları hiç duymuyor, duymak istemiyor! Üzücü olan burasıdır. Hani bir söz vardır; “uyuma numarası yapanı uyandıramazsınız” işte tam da böyle. Çözüme kapalı bir eğitim yönetimi anlayışı…
Hani bir söz var ya yarım doktor candan, yarım usta maldan, yarım hoca dinden eder diye, işte iyi yetiştiremediğimiz öğretmen de süründürüyor geleceğimizi. Eğitim ciddi bir iştir, gerçek bir beka meselesidir. Eğitimi ıskalayan milletler emperyalistlere ancak köle olurlar. Bu nedenle eğitimin temel taşı öğretmenlerin iyi yetişmesi son derece hayati bir meseledir.
YÖK’ün almış olduğu karara baktığımızda birçok sakıncalı durum ile karşı karşıya kalmaktayız. Öyle tahmin ediyorum ki bu karar da yakın zamanda uygulamadan kaldırılacaktır, diğerleri gibi; yap-boz!
Pedagojik Formasyon Eğitiminin SEÇMELİ DERS olarak alınabilmesi (Öğretmenlik Meslek Kanunu, Madde 3/1) “Öğretmenlik, eğitim ve öğretim ile bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir” ifadesini bulduğu uzmanlık eğitimi ciddiyeti ile bağdaşmamaktadır. Bu yönü ile telafisi güç sonuçlar doğurabilme potansiyeline sahiptir. İvedi olarak önlemi alınmalıdır.
Ülkemizde eğitimin niteliğini artırmak için öncelikle öğretmenlerin niteliğinin artırılması gerekirken öğretmenlik Uygulaması dersinin 1 yarıyıla indirilmesi vahim bir hatadır. Okulda görmüş olduğu teorik dersleri uygulayarak öğretmenlik nosyonunu geliştirileceği uygulamanın artırılmasına çalışılırken böyle bir ifadeyi eğitimciler olarak anlamakta zorlanıyoruz.
YÖK’ün üniversitelere gönderdiği öğretmen yetiştirme programında 40 AKTS ders bulunmaktadır. Oysa halen uygulanmakta olan Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifika Programı, her yarıyıl 30 AKTS olmak üzere toplam 60 AKTS ders içermektedir. Pedagojik Formasyon Eğitimi Programının toplam kredisinin azaltılması anlaşılır gibi değildir. Acaba hiçbir şey olamıyorsan öğretmen ol anlayışı artık çok bilimsel bir görüş olarak mı kabul ediliyor. Öğretmen yetiştirme eğitiminde bilinmeyen yeni bir metot mu keşfedilmiş ki üçte bir çalışmak ile öğretmen olunabilecek. Eğer böyle ise YÖK’ü şimdiden kutlamak lazım!
Hele Pedagojik Formasyon Programındaki derslerin uzaktan eğitimle yapılması çağ açan bir dahiyane buluş olmalı. Her ne kadar mektupla öğretmen yetiştirme başarısına yaşatan bir ülke olsak da! Belki de yakında uzaktan eğitimle doktor ve mühendis bile yetiştireceğiz.
Pedagojik Formasyon Programında yer alan Öğretmenlik Uygulaması dersi için mevcut mevzuata göre her 6 öğrenciye 1 Uygulama öğretmeninin atanması gerekmektedir. Uygulama Öğretmeni olarak atanacak öğretmenin de Uygulama Öğretmenliği Sertifikasına sahip olmalıdır. Hangi öğrencilerin hangi Uygulama Öğretmeninin gözetiminde uygulama yapacağı ve Uygulama Öğretmeninin yapacağı değerlendirme, Bakanlığın sistemine dijital olarak girilmektedir. Ayrıca bu öğrenciler Uygulama Öğretim Elemanı tarafından da okullarda izlenmekte ve değerlendirilmektedirler. Bu işlemlerin oldukça özenli bir biçimde planlanması ve yürütülmesi gerekmektedir. Halen Türkiye genelinde öğretmen yetiştiren lisans programlarında yaklaşık 30.000, Pedagojik Formasyon Eğitimi Programlarında da yaklaşık 65.000 olmak üzere toplam 95.000 öğrenci için MEB okullarında Öğretmenlik uygulaması dersi planlanmış ve yürütülmektedir. YÖK’ün yeni kararı sonrasında bu sayı en az iki kat artacaktır. Yaklaşık 300.000 öğrenciye MEB okullarında Öğretmenlik Uygulaması yaptırmak gerçekçi görünmemektedir. Hatta bu kadar öğretmen adayının okullarda Öğretmenlik Uygulaması için derslere katılması ve ders anlatmasının, okullardaki eğitimin niteliğini olumsuz yönde etkileyebilecektir. Öğretmenlik Uygulaması dersinin gereği olarak, öğrencilere MEB’e bağlı okullarda uygulama yaptırma imkanlarının sınırlılığı öğretmen kalitesini olumsuz etkileyecektir.
Eğitim Fakültelerinde öğretmen yetiştirme lisans programlarını Yükseköğretim Kurumlarına Giriş (YKS) Sınavlarında ilk 300.000 kişi arasına girebilenler tercih yapabilmektedir. Fen Fakültesi veya Edebiyat Fakültesi gibi fakülteleri tercih edenler arasından sadece bu sıralama puanına sahip olanların pedagojik formasyon eğitimi için başvurabilmeleri gerekir. Oysa YÖK tarafından alınan karara göre isteyen herkes pedagojik formasyon derslerini seçmeli olarak 2. Sınıftan itibaren alabilecektir. Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifika Programına başvuru ve kabul şartları eşitlik ilkesi ile çelişmektedir, eğitim fakültesi öğrencilerinin hak kaybına neden olmaktadır. Öğretmen olmaya karar vermiş çalışkan bir idealist öğretmen ile bir şey olamıyorsan bari öğretmen ol anlayışına sahip bir öğretmeni aynı kategoride değerlendirmek mesleğini severek yapan-yapacak olan öğretmeni derinden yaralamaktadır. Meslek ahlakı ile de uyumsuzdur.
Ayrıca bu kararın eğitim fakültelerindeki akademisyenler tarafından ifade edildiği gibi gerek yeterli sayıda hoca bulma konusunda da sıkıntı yaşanacak olması gerekse mevcut öğrencilerin almış oldukları not ve mezuniyetleri ile ilgili sorunlar taşıması bakımından iyi bir planlamanın yapılmadığının açık bir göstergesidir.
Bütün bu nedenlerden dolayı Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifika Programının kapsamının, başvuru koşullarının ve uygulamanın nasıl yapılacağının, YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte gözden geçirilmesi ve uygulamaya eksikliklerin giderildikten sonra konulması daha faydalı olacaktır kanaatimi ifade etmeliyim.
Ta 1848 yılından başlayarak amacı sadece öğretmen yetiştirmek olan okullar açarak zengin bir birikime sahip necip bir milletin evlatları olarak günümüz modern ülkesinde öğretmen yetiştirme sorununu aşamamış olması da düşündürücüdür.
Ümit ediyorum ki karar vericiler almış oldukları bu hatalı ve yanlış karardan bir an evvel dönerler, doğru bir karar alırlar.