Mustafa AYDIN

KAPİTALİST DÜNYANIN DİNİ EĞİTİM

Hepimiz biliriz yavru filin eğitim hikayesini: “Hindistan’da filleri yetiştirmek için, onları küçücükken kalın bir zincirle kısa bir kazığa bağlarlarmış. Tabi bu yavru filin bu zinciri koparabilmesi, kırabilmesi ya da kazığı söküp atabilmesi mümkün değildir. Küçük fil önceleri bundan kurtulmak için tüm gücüyle uğraşır, defalarca dener ama sonucu değiştiremez, özgürlüğüne kavuşamaz. Yıllar geçer, fil kocaman olur…” Yine küçücük kazığa bağlıdır. Bağlı olduğu kazığın ve zincirin onlarca katına gücü yetebilir artık. Eğitimle uysallaştırılmıştır, bizler gibi. Oysa kafasını bir kez kaldırsa özgürdür. Ama nafile, fil asla böyle bir girişimde bulunmaz. O özgür olamayacağına inandırılmıştır.

Müfredat, ders kitapları ve örnekler tıpkı fil hikâyesindeki gibi. Batılı ileride, gelişmiş ve üstün iken bizler alt tabaka ikinci sınıf, beceriksiz ve geri. Aşağılık kompleksi içerisinde yetiştirilmiş bireyler: uşak ruhlu hedefsiz insanlar sürüsü. Daima efendisini ululaması gerek. Kapitalist dünyanın dini eğitim, böyle işliyor.

Bu aşağılık kompleksinden kurtulmak mümkün değil mi, elbette mümkün. Kendi müfredatımızı, kendi kitabımızı kendimiz inanç ve değerlerimize uygun yazdığımızda elbette mümkündür. Ders kitaplarımızda bilim diye okutulan ne varsa batılı tarafından bulunmuş, bilim denilince Batı ve Euclides (Öklid), Nicolaus Copernicus, Voltaire, Descartes, Herodot, Isaac Newton, Batlamyus, Johannes Kepler, Hipokrat, Charles Darwin, Albert Einstein, Emile Durkheim vb. karşımıza çıkıyor. Oysa gerçek öyle mi? Batılıların kendi nitelemesi ile karanlık çağlarını yaşayan batı alemi ilmi gelişmeleri nereden almıştı ve niçin bu gerçek özel itina ile gizlenmektedir? “

Gerçeği ifade eden batılı ilim adamları da çokdur. Bunlardan Dr. Sigrid HUNKE kitabında dediği gibi: “…Yasaklara ve resmi husumete rağmen Batı, “Şark Ticaretine” açıldığı ilk andan itibaren iktisadi gelişmesine başladı. Bu esnada Batı, teknik, sağlık, hijyen ve devlet organizasyonu bakımından İslam Medeniyeti’nin umumi kültür varlıklarından faydalandı.” *

Milli Eğitim’e düşen bu çarpıklığı gidermektir. Bunun için kitaplarda bilimin gerçek öncüleri yerçekimini bulan Razi, Tanjant, kotanjantı ilk kullanan alim Ebul Vefa, Kadızade Rumi, ilk diferansiyel kitabını yazan alim Sabit bin Kura, ondalık kesiri ilk bulan alim Gıyaseddin Cemşid, İmam Gazali, küçük kan dolaşımını bulan İbnünnefis, Ali Kuşçu, sıfırı ilk kullanan alim Harizmi, Dünya’nın döndüğünü keşfeden ilk alim Biruni, İbn-i Sina, trigonometriyi ilk bulan alim Battani, İbrahim Hakkı Hazretleri, mikrobu bulan Akşemsettin, Lagari Hasan Çelebi, trigonometri kitabını yazan alim Nasiruddin Tusi, Binom formülünü ilk bulan alim Ömer Hayyam, yıldızların yer açıklıklarını ilk ölçen ve cetveli geliştiren alim Cabir bin Eflah, kanatlarla ilk uçan alim Hazerfen Ahmet Çelebi, ilk göz ameliyatını yapan alim Ammar, retina tabakasını bulan İbn-i Rüşt, sibernetiği ilk kuran, bilgisayarın babası, ilk robotu yapan alim İsmail Ebul-İz El Cezeri, ilk uçağı yapan alim Ebu Firnas, ilk optik temellerini ortaya koyan alim İbn-i Heysem, Sosyolojinin babası İbn-i Haldun, havan topunu ilk bulan Fatih Sultan Mehmet, Atomun parçalanabileceğini ilk bulan, kimyanın babası alim Ebu Musa Câbir bin Hayyan vb. her alandaki ilim ve sanat adamlarımız en doğru ve etkili biçimde anlatılmalıdır.

Eğitimimizi düzenleyen anlaşma fulbraigt ne zaman fesih edilirse, bunlar gibi çeşitli dayatmalara ne zaman dur denirse o zaman kurtulmaya başlıyoruz denilebilir. Eğitimimizin asıl meselesi sınav sistemi, kitapların devletçe dağıtılması ve dershaneler değildir. Rahmetli “Milli Görüş” lideri Erbakan hocamızın dediği gibi “Çocukların kalbine ne koyacağız?”** sorusudur. Mesele bu soruya doğru cevap verebilmekten geçer.

Birçok şeyler söyleyebilirsiniz, alkışlar alırsınız, iltifatlar görürsünüz, çok beğenilirsiniz. Bir de yanlış tartılmayan terazinin olduğu gün işler nasıl olur, hiç düşünüyor muyuz?

Özgüveni tam, uşak değil tam özgür bireyler yetiştirmek için materyalist eğitim anlayışından vazgeçilip “Maneviyatçı Eğitim” anlayışına uygun müfredat ve ders kitapları çocuklarımıza okutulduğunda bu meseleler çözülebilir. Aksi halde “dindar nesil” sözünü tekrar etmekle netice alınamaz. Atasözünde dendiği gibi: “Lafla peynir gemisi yürümez.”

* Allahs Sonne Über Dem Abendland-Unser Arabischen Erbe  (Avrupa’nın Üzerine Doğan İslam Güneşi) Sayfa 364

** Milli Görüş Lideri Prof. Dr. 54. TC Hükümeti Başbakanı Necmettin ERBAKAN ÖĞ-DER Şuurlu Öğretmenler Derneği Ahde Vefa Anma Programı konuşmasından – 6 Şubat 2010 Cumartesi

0 0 Oy
Yıldız
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Düşüncelerinize önem veriyoruz. Lütfen yorum yapın.x
()
x

Mustafa AYDIN