Mustafa AYDIN

İSTİKBAL KÖKLERDEDİR AMA KÖKÜ TANIMAK GEREK

İSTİKBAL KÖKLERDEDİR AMA KÖKÜ TANIMAK GEREK

İlk bakışta yanlış yazılmış hissine
kapılabilirsiniz, bir yanlışlık yok. Hem
köksüz ne kadar ve nasıl yaşanır ki?
Kök kök diyerek de köklenilmiyor hayatın
derininde. Hem günümüzde o kadar
köz dökülürken ciğerlerimize. Birkaç
kelam da gerekir köke dair ve insanca.
Kök denilince Tuba geliyor aklına,
erbabının malumu, bilinen köklerin
hilafına. Tuba, dünyamıza ait olmasa
da izdüşümü zihinlerimizde hep diri,
ancak konumuz şimdilik o değil.
En büyük öksüzlük köksüzlüktür der Yahya
Kemal, köklerimizin önemine binaen.
Mustafa Özel’in de aynı isimle kaleme
aldığı kitabında tema aynıdır; köksüzlük…
İstikbal göklerdedir sözünü duymayanımız
yoktur. İdrak edildiğinden ciddi şüphelerim
olsa da söz gerçekten de önemlidir.
Bu yazı bir tartışma amacı ile kaleme
alınmış değildir. Belki, istikbal ve istiklalin
gök ile kök arasındaki ilişkisine
bir nebze değinmek olabilir.
“Mazisiz bir hal tasavvur edilebilir,
fakat mazisiz bir gelecek tasavvuru
imkânsızdır.” sözüyle Ahmet Hamdi
Tanpınar, medeniyetimizi ihyanın
önemli ipuçlarını kısacık ama önemli
bir cümleyle anlatır bizlere.
Kök önemlidir ancak köklerin beslendiği
kaynaktır istikbali şekillendiren
cevher. Ya bâtılın peşinden sürüklenir
insan, firavunlara dayanan köklerine
ulaşır. Ya hakkın savunucusudur, peygamberlere
dayanır. Üçüncü bir seçenek
yoktur, bilmek sadece durumu iyi
ya da kötü yapar, o kadar.
Ağacın, kökünün derinliği kadardır
yüceliği. Köklerin güçsüzlüğü taşıyamaz
koca gövdeyi ve yüce gayeyi. Köke
sahip çıkılmalı. Kökünü unutan ya da
yok sayan bir ağaç ayakta kalamaz.
Bir ağaç gücünü heybetli gövdesinden
değil kökünden alır. Köklerine yapılan
sinsi saldırılar ise en tehlikeli ve düşmanca
hamlelerdir. İşte köklerin önemi
de buradan kaynaklanmaktadır. Herkes
gövdeye ve meyveye bakarken kökler
ihmal edilirse, gün olur taşınamaz o
koca gövde köklerin yok sayılmasıyla.
Nasıl inşa edilir ki gelecek, kökleri yok
sayarak?
Beslendiğiniz coğrafya sizin köklerinizin
sağlamlığını ve kalitesini şüphesiz etkilemektedir.
Aynı zamanda ömrünüz de
coğrafyaya, köklere bağlıdır, başka saikleri
olsa da. Bir nevi coğrafya hayatı,
hayat da köklerinizi belirler.

İstikbalin göklerde olduğu vurgusu
ise havacılığın ve uzay teknolojilerinin
önemini ortaya koyuyor ve doğrudur.
Üzerinde durduğumuz ‘istikbal köklerdedir’
vurgusu ise geçmiş ile olan
münasebetin, illiyetin güçlü bir şekilde
kurulmasının önemine aittir.
Elbette bugünkü gelişen uzay teknolojisi
zamanında, gökyüzüne kayıtsız kalmanın
toplumumuzu sömürülen bir
halde tutacağı gayet anlaşılır bir gerçektir.
Aynı zamanda uzay teknolojisinin
özgürlük ve bağımsızlığın bir teminatı
olarak önemli olduğu da bilinen bir
hakikattir. Hal böyle iken sadece teknolojik
gelişime duyarlı ama köklerimizden
uzak bir toplum haline dönüşmemiz
aynı şekilde belki de daha çabuk
bir çöküşü beraberinde getirecektir.
Zira kökleri ile bağını koparan milletlerin
akıbetleri hep hüsran olmuştur.
Yaşadığımız coğrafya; Anadolu, yok olan
milletlerin enkazları ile doludur.
Öyle ise istikbale iki gözümüz ile bakmanın
zarureti bir kez daha karşımıza
çıkarken, bizler bu konuda geç
kalma tehlikesi ile karşı karşıya olduğumuzu
bilmeliyiz ya da hatırlamalıyız.
İşte ikinci, bazı durumlarda ise birinci
gözümüzdür bizi köklerimize ulaştıracak
yolu gösterecek bakış.
Kökler önemlidir. Köksüz toplumlar
daima köleleşir ya da yok olurlar.
Köklerinin farkına varmak sizi köksüzlükten
kurtarmaya bazen yetmez, ciddi
bir zaman yatırımı kaçınılmazdır ve
bazı zorlukları da göze alabilmelisiniz.
Başarı zorlukların derecesi ile ölçülür
ve o zorlukların üstesinden gelebilmekle
elde edilir. Büyük kahramanlar
pes etmeyenlerin arasından çıkar.
Kimileri başarmak için bir yol bulurken,
çoğunluğu da mazeret üretmekte
bayağı mahirdir. Köklerine inat etmekten,
yok saymaktan, ötekileşmekten ve
ötekileştirmekten vazgeçmezler.
Kök dedik, kolay değil tarihin derinliklerinden,
toprağın derinliklerinden fışkırmak
bir volkan gibi. Kolay değildir,
elbette sabır ve dikkat gerektirir.
Emperyalist, habis ruhlu bazı milletler,
toplumları kendi köklerinden uzaklaştırarak
köleleştirmekte, köle ruhlu insanlar
ise bunun farkına varmamaktadır
çoğu zaman. Başka köklerin kendi kökleri
olduğu vehmine kapılarak kompleksli
bir hayatı tercih edebilmektedirler.
Günümüzün kölelik türü zihinsel kölelik;
coğrafyalardan bağımsız ve köksüz…
Zincirli kölelere nazaran daha az masraflı
ve kolay köleleştirme yolu olarak
eğitimi görüyoruz, uzun yıllardır kullanılan
en etkili metot olarak. Dünya
vatandaşı masalı ile uyutulan esaretin
adı olmuş özgürlük ve teraneleri.
İşte yeni eğitimin en önemli vasfı bu
olmalı; kökleri ile irtibatlı, ruhu ile
barışık insan, fıtrat adamı…
Hani bir söz var ya “kökünüze kibrit suyu”
belki de köklerin farkındalığının ince bir
ifadesi de sayılabilir, nazeninden.
İşte kökünüze kibrit suyu diyebilmek,
eğitimi maarife dönüştürmekle olur.
Aksi halde kendi eğitimimiz ile vatan
çocuklarını kendimize düşman yetiştirmekten
başka bir iş yapmış olmayız.
Köklerle uğraşmak hem tehlikeli, meşakkatli
ve gizemli oluyor zaman zaman.
İnsanı başka başka alemlere götürüyor,
sorgulattırıyor; insan olmanın gayesini
düşünmeye zorluyor kimi zaman.
Köklerin gizemi, çekiciliği bir yana; kökleri
tanımadan bilmeden çıkış yok!

4.5 2 Oy
Yıldız
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Düşüncelerinize önem veriyoruz. Lütfen yorum yapın.x
()
x

Mustafa AYDIN