Mustafa AYDIN

GÖSTERİ İLE HAYAT ARASINDA İSLAM

Gösteri ile hayat arasında İslam, dürüst ve faydalı davranmayı sağlıyor mu, nerelerde hata yapıyoruz?

Geçtiğimiz günlerde değerli bir genç kardeşimiz sordu: Nasıl bir tepki geliştirelim ki, başkasına zarar vermesin? Önemli bir soruydu. Önce bu soru için genci tebrik ettim, umut vardı demek diye de düşündüm, içimden. Sonra düşüncelere daldım uzun saniyelerce.

Sorunun cevabı epey zordu. Biraz duraksadım, hemen cevaba koyulmadım. Zira birkaç kelime sorunun güzelliğini ve önemini kaybettirebilirdi. Ayrıca iletişime engel olabilirdi, diye düşündüm bu esnada. Biraz araştıralım diye söze başladım, maksadım zaman kazanmak ve bilgilerimi yoklamaktı.

Soru gerçekten zordu. Cevabı da o kadar mühimdi. Çünkü Müslümanlar olarak yanlış karar ve yanlış olaylara nasıl ve ne kadar tepki vereceğimizi bilmiyorduk. Ölçülerimiz kaybolmuştu. Ölçüsüz yaşıyorduk. Yaşadığımız toplum düzeni Müslüman’ca olmadığı için pek tabiidir ki davranışlarımız da o kadar bizden uzaktı aslında.

Şöyle bir düşündüğümüzde Batılılar, hoşlarına gitmediği yanlış karar ve yanlış olaylarla karşılaştığında imza kampanyaları, oturma eylemi, sokağa dökülme, gösteri yapma, yakma, yıkma, yağmalama, açlık grevi, karikatürize etme, yaralama hatta öldürmeye varan eylemlerde bulunuyorlardı.

Müslüman’ca yaşıyor muyuz?

Ya biz Müslümanlar neye, niçin, nasıl ve ne kadar tepki göstermeliyiz? Bu önemli sorunun cevabı pek az kişi tarafından gereğince düşünülmüştür her halde. Bu soru aslında Müslüman’ca yaşıyor muyuz, sorusunun ta kendisiydi. Evet, Müslüman’ca yaşıyor muyuz? Hepimiz bu soruyu kendimize olanca şiddetiyle yeniden sormalıyız. Sarsılmalı tüm benliğimiz yeniden ki Müslüman’ca tavırlar gösterebilelim.

Müslümanca yaşamak için Müslümanca düşünmek şarttır.

Oysa bizim göstermemiz gereken tavrımızı Peygamberimiz Hazreti Muhammed (Sav) 1400 yıl önce çok net ortaya koymuştur. “Bir kötülüğü gördüğünüz zaman onu elinizle düzeltin. Şayet buna güç yetiremiyorsanız dilinizle düzeltin. Şayet buna da gücünüz yetmiyorsa kalben buğz edin. Bu ise imanın en zayıf noktasıdır.”1 Allah Rasûlü’nün bu sünneti, sadece belli başlı kişi veya kuruluşları değil, bilakis her bir ferdi kapsamakta, İslam ile şereflenmiş herkesin; münkeri bertaraf için canı ve malı ile maddi-manevi mücadelede bulunması gerekmektedir. Hele ki Müslümanlar üzerine belaların üşüştüğü bu zamanda!

Şimdi mesele şu, bu hadisi şeriften ne anladığımız ve uygulamasının nasıl olduğudur. Erbabından öğrenilmezse aşırılık buradan doğabilmektedir. Meselenin can damarı burasıdır. İfrat ve tefrite neden olabilecek hususlar da buradan neşet etmektedir.

Müslüman’ca tavırlar üç şekilde cereyan etmektedir. Birincisi, Fert olarak yapıp-yapmamamız gerekenler, biz buna ferdi ibadetler de (namaz, oruç gibi) diyoruz. İkincisi, cemaat (topluluk) olarak yapıp-yapmayacağımız işler, cemaat ibadetlerine örnek Cuma namazı gibi. Üçüncüsü, ümmet olarak yapmamız gerekenler ki bu ibadetin özelliği “cemî’an” hep beraber bila istisna (Cihat ibadeti, siyasi, ekonomik ibadetler; faiz-zekât gibi) düzen-devlet, daha geniş manada ümmet olarak yapılacaklardır. Bu pek tabidir ki İslam birliğini de zaruri kılmaktadır.

Başkasına zarar vermeyen tepki!

Doğru bilgilerden sonra şeytanla olan muharebemiz İslami çerçevede ancak şekillenebilir. O zaman yukarıdaki soruya (Nasıl bir tepki geliştirelim ki, başkasına zarar vermesin?) doğru cevap bulabiliriz.

Bu elbette kolay bir şey değildir. Zira hayatın gayesini içeren bir karşı duruştur. Tavırlarımızda ilkönce şu göze çarpar; kimseden korkmamak, kınayıcının kınamasına aldırmamak. Hesabı yalnız Allah’a vereceğimiz şuurunda hareket etmek.

Bir batılı gibi hareket edişimizin nedeni Müslüman’ca davranmayı bilmemektir, ne yazık ki. Çünkü bir Müslüman asla kimseye zarar vermez, karıncayı bile incitmenin Allah’a karşı bir saygısızlık olduğunun şuurunda hareket eder. Allah sevgisine halel getirici bir davranış olduğunun farkında oluşun tezahürünü daima gösterir.

Öyleyse sorumuza şimdi cevap verebiliriz. Nasıl bir tepki geliştirelim ki, başkasına zarar vermesin? “Bir kötülükle karşılaştığında…” Fert olarak yapman gerekenleri yap, bu bir. Problem fert olarak çözülemeyecek türden ise; ümmete dâhil ol ( Millî Görüş ), cemaat ve ümmet halinde yapılması gerekenleri ertelemeden yap. (Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Karanlık gecenin parçaları gibi olan fitnelerden önce, hayırlı ameller işlemede acele edin.)2

Çünkü karşılaştığın problemleri Irkçı Siyonist mihraklar bir amaç için çıkarmaktalar, hiç biri tesadüf değildir. “Siyasette hiçbir şey tesadüf değildir. Bir şey vuku buluyorsa o şeyin önceden planlandığından emin olabilirisiniz…”3 Bu oyunları sadece Millî Görüş açığa çıkarmakta, sadece Millî Görüş çare sunabilmektedir. Küresel oyunlara ferdi karşı çıkışlar sadece Siyonist düşmanın işine yarar, ekmeğine yağ sürer.

Oyun küresel ise çare de mukabil hamle ile olmalıdır. Sistemin içerisinde kalarak, razı olarak şer sisteme karşı çıkılamaz.

Hemen ve şimdi git Millî Görüş’e teslim ol vazifeni al, görevini en titiz bir şekilde (ihsan kabilinden), bir doktor şefkati göstererek bir öğretmen fedakârlığı ile yap. Vesselam.

1. Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd

2. Muslim, Iman 186, (118); Tirmizi, Fiten 30, (2196)

3. ABD Başkan’ı Roosevelt      

5 1 Oy
Yıldız
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Düşüncelerinize önem veriyoruz. Lütfen yorum yapın.x
()
x

Mustafa AYDIN