Mustafa AYDIN

BEYİN ACIKINCA NE YER?

Yemek yemeğe bile zaman ayırmayan insanlara kitap okutmak için zamanı nazari dikkate alarak küçük hacimli kitap, ilgi çekici
kitap, popüler kitap çözüm müdür?

Bana kalırsa; ona asıl ihtiyacını hissettirmek  için bir şeyler yapılması gereği üzerinde  düşünmek gerek. Batılı okuyor, hatta tuvalette  bile diyerek örnek verip okumayı teşvik etmeye  çalışmak yerine: “Bu kitap tuvalette okumak  için değildir.” İbaresi bir kılavuz olabilir.

İstatistikî  bilgilerde batı insanı  çok okuyor. Sonuçta  ne elde edildiğine, verime  bakılması gerekir.  Materyalist, dünyacı  bir yapı ve mutsuz insanlar.  Okuduğu oranda  faydalanıyor mu,  sorusu hatırdan çıkarılmadan  değerlendirilmeli.  ‘Okumaktan mani ne  – kişi kendin bilmektir.’  Sırrından uzak bir yığın  lüzumsuz bilginin peşinden koşturulan kalabalıklar. 

Okumanın fayda için yapılacağı- yapılması  gereği- anlaşılabilmeli, anlatılabilmeli. Faydasız  ilmin gereksizliği, hatta zaman kaybı ile birlikte  bir hayat kaybına yol açabileceğine dikkat  çekilmeli. Evet, okumayı sorgulamalıyız.  Okumak ama neyi… Abur cubur okumak…  Mide fesadına uğrayan insan gibi olmak yerine,  nitelikli okuyucular için çareler üretmeliyiz.  Mide fesadına çare üretilebilirken abur cubur  okumayla fesada uğrayan akıl nasıl düzeltilir?  Sorusuna cevap-çare bulmak pek kolay  değildir. Nitelikli okumalar yaparak ve ehli ile  hemhal olarak ancak çare bulunabilir. 

Kitap, zamanı heder etmeye  yarayan bir çerez olmaktan  kurtarılmalı. 

Bir tarafta tuvalette  okunabilen bir sığlıkta,  insanı fosseptik suyuna  mahkûm bir anlayış var.  Diğer tarafta insanı, eşrefi  mahlûk sırrında ilk emir  oku makamında bir abide;  zübde-i kâinat. İnsanları  bu ayırımın sahilinde yeni  bir dalga ile ilmin sonsuz  okyanusuna sürükleyebilecek  bu dalganın mühendisleri  olmaya aday-görüş  ve anlayışı… 

Okumak, hemencecik  hayata şekil vermenin erdem  olduğu anlayışı… Ya  da kitap yüklü merkep lüksü,  tercih bizlere aittir. İşte  biz, yeni bir söylem, yeni  bir eylem ve yeni bir yöntemle  bunu başarmaya memur, mütefekkirleri  doğuracak eylemin toprak anası olmalıyız. 

Öyle ise insan nedir, nereden geldi, nereye  gidiyor? İnsanın mahiyetini hatırlatarak  ve veya kavrayarak midenin ihtiyacı yanında  düşünce açlığını hissettirecek yaklaşımlar  gösterilmesi gerekir. Oku merkezli medeniyetin  müntesipleri olarak  bizler ‘Beyin Acıkması’  problemlerimize ‘Oku’  emri çerçevesinde muhataplığımızı  kuşanarak  çare bulabiliriz. 

Düşünmeye acıkınca  ne yaparız, sorusu  daima yanımızda olmalı.  Ya da şöyle sorabilmeliyiz  bazen: Midemiz  acıkınca yemek tamam ama beynimiz acıkınca…  Düşünce açlığını hissettirecek ve onu  gidermenin önemi üzerinde durularak kitap  okumalı-yazılmalı. 

Yeni bir dünyanın kuruluşu ile mutlu bir  insanlığın meydana gelmesi yönünde kitap  eksenli bir yaşam, hayatımıza yeni bir anlam  katmalı.

Sahi, beyin acıkınca ne yer?

Eğer kitap hayatımıza bir anlam  ve değer katamıyorsa, okumak anlamsızdır.  Okuyan ile okumayanı ayırt etmemize yaramıyorsa  okuduklarımız, okuduklarımızın anlamı  yitiktir. 

Haydi, ben de acıktım artık. Bu şuurla kitabı  hayatımıza katık edip, sonsuzluk suyunu içmeye  ne dersiniz?

2.7 3 Oy
Yıldız
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Düşüncelerinize önem veriyoruz. Lütfen yorum yapın.x
()
x

Mustafa AYDIN