Biz öğretmenler “Ben muallim olarak gönderildim.” Anlayışının varisleriyiz, olmalıyız. Millet olarak öğretmene değer veren bir topluluğuz. Bize bir harf öğretenin kölesi oluruz anlayışı bizim öğretmene bakışımızı çok güzel özetliyor.
Ne oldu da öğretmenlerle ilgili yoğun problemler yaşıyoruz? Önemli soru budur. Cevap olarak medeniyet tasavvurumuzun zorla değiştirilmek istendiği cevabı bugün her zamankinden daha aşikâr olmuştur.
Adı millî olan eğitimimiz, millî değerlerimizden mi neşet ediyor, yoksa başka değerler mi içerisine yerleştirilmiş ve sadece adı “Millî” bırakılmış; yani marka aynı içerik farklı. Öyle görülüyor ki aynı marka ile bize batılı değerleri sistemli bir şekilde verilmek suretiyle benimsetmişler, durum halen aynı şekildedir.
İspatı mı, John Dewey maarif raporu: “Maarif Vekilliğinin daveti üzerine 1924’te Türkiye’ye gelerek bir iki ay kadar tetkikatta bulunan Kolombiya Üniversitesi profesörlerinden ve asrın en büyük terbiye filozoflarından Profesör John Dewey …”* raporunu yazıyor ve harfiyen uygulanıyor, sonuç:
Ülkemizde durum nedir bir bakacak olursak :“ İstanbul’un 39 ilçesindeki 154 lisede çoğunluğu lise birinci sınıfta okuyan 32 bin öğrenciyi kapsayan araştırmaya göre, her 100 öğrenciden 45’i sigara, 32’si alkol ve 9’u uyuşturucu kullandığını ifade etti. Meslek liselerinde sigara, Anadolu liselerinde ise alkol daha fazla tüketiliyor. Amerika Rowan Üniversitesi Cooper Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Andres Pumariega, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün davetiyle 20102012 yılları arasında yaptığı anketi değerlendiren Prof. Pumariega, “Önleminizi bir an önce alın. Yoksa durumunuz Batı ülkelerinden farklı olmaz.” uyarısı yaptı.”**
Amerikalı profesör ne diyor, batı eğitimi çöktü önleminizi almazsanız sizin durumunuz da aynı olacaktır. Ne yazık ki batılı materyalist eğitim reçeteleri uygulanmaya devam ediyor.
Dünyada ise, iki dünya savaşı ve milyonlarca ölü ve bitmeyen işgaller, savaşlar ve ölümler… Günümüzde sözde demokrasi ve barış götürülen dünya ve yakılmış, yıkılmış ülkeler mutsuz insanlık. Bizim kültürümüzde bir söz vardır;”vusulsüzlük usulsüzlüktendir.” Yanlış vasıtalar, usullerle doğru hedefe varılamaz. Bu durum yanlış eğitimin bir sonucu değilse nedir?
Raporu incelediğinizde göreceksiniz ki; ahlaka, maneviyata dair bir tek cümle yoktur, olamaz da. Zira bu adamların ahiret inançları problemlidir, çünkü her biri materyalisttir. İçinde “önce ahlak ve maneviyat “ olmayan çözümler faydasız olduğu yaşanan bu acı tecrübelerle görülmüştür. Daha büyükleri de kapıdadır.
Yapacağımız ve ivedilikle yapmamız gereken maneviyat temelli çalışmalar batıya da yeniden örnek teşkil edeceğinden, insanlığın gerçek kurtuluşu için çok önemlidir. En güzel örnekleri İspanyaya kadar uzanan İslam coğrafyalarında 1000 yılı aşkın bir süredir yaşanmıştır. Formül basit: “Açılan okullarda Kur’an’ın yanında mühendislik, tıp, astronomi, mimarlık gibi dersler de görülüyordu. Bir sosyal değişim ve yeniden yapılandırma projesi olarak İslam dini köklü devrimler gerçekleştiriyor. Böylece zenginleşen toplum zekât ve fitre yoluyla servetin dengeli dağıtımı ile sosyal adalet gerçekleştiriliyordu.”*** Görüleceği üzere dünya ve ahiret saadetinin çaresi maneviyatçı eğitim anlayışıdır, materyalizm değil.
Sahi, öğretmen ne öğretmiyor?
Ayrıca toplumda saygın bir yeri olan öğretmenler, hükümetlerin bölüşümde adaleti sağlayamaması nedeniyle ikinci, üçüncü ek iş yapmak zorunda bırakılmaları nedeniyle toplumsal statüleri, saygınlığı da zedelenmiştir.
Toplumda en saygın bir yeri olması gereken öğretmenler üzülerek ifade edelim ki geçinmek için ikinci üçüncü iş yapmak zorunda bırakıldığından en hafif anlatımla, nezaketsiz ifadelere bile maruz kalabilmektedir. Böyle bir ortamda saatlerce çalışmak zorunda bırakılan öğretmen güler yüzünü ve idealini kuşanıp öğrencilerin karşısına çıkabilir mi? “Fatih İstanbul’u fethetmiştir. Şehre coşkulu bir şekilde muzaffer bir komutan olarak yanındakilerle girmektedir. Bizanslı kızlar ellerinde çiçeklerle onları karşılamakta içlerinde yaşlıca ve uzun sakalı ile Akşemseddin, tabii olarak ona yönelmekte çiçekleri ona uzatmakta iken kaş-göz işaretleri ile de Fatih O’dur der işaret ederek. Fatih döner kendisine çiçekler vermek için yönelenlere der ki: Evet Fatih benim ama O benim hocamdır çiçekleri O’na veriniz.” Hepimiz biliriz işte bir öğretmenin devlet büyükleri nezdinde toplumsal değeri ve bugün de olması gereken yeri.
Dün vardı bugün neden yok sorusunun en net ve kısa cevabı dün olan eğitim ve sistemi bugün yok.
Adamın biri Hoca’yı yerde bir şey ararken görür. “Hayrola, ne arıyorsunuz Hocam?” diye sorar. Hoca, “Anahtarımı kaybettim, onu arıyorum” diye cevap verince adam da kendisine yardım etmek için bir süre diz çöküp onunla beraber anahtarı aramaya koyulur. Neden sonra aramaktan bıkan adam, “Hocam, siz bu anahtarı tam olarak nerede kaybettiniz?” diye sormayı akıl eder. Nasreddin Hoca anahtarı ahırda kaybettiğini söyleyince adam köpürür. “İyi de Hocam” der, “neden ahırda aramıyorsunuz?” Nasreddin Hoca’nın cevabı hazırdır: “Orası karanlık!”
İşte karartılmış olanı aydınlatmak (Osmanlı Türkçesi ile yazılmış muhteşem mirasımız.) ve orada kaybettiğimizi aramak gerçek çözümdür. Aksi halde kaybetmeye mahkûm bir gidişattan kurtulamayız.
*John Dewey, Türkiye Maarifi Hakkında Rapor Devlet Basımevi İstanbul1939
**http://www.kamudanhaber.com/meb/isteokullardaki-korkunc-gercek-h233885.html
***Mustafa FIRAT, Emperyalizmin Kıskacında Türk Eğitim Sistemi IQ Kültür Sanat Yayıncılık 2008
****İ. Halil ER, Peygamber Efendimizin Eğitim Metodu ÖĞ-DER Yayınları 2013