Karantinaya alınan çocuklarımızı fıtrata uygun eğitimle yeniden buluşturma zamanı geldi de geçiyor. Daha düne kadar mutlu, huzurlu insanlar ülkesi iken ülkemiz, Batı eğitim sistemi ile ne yazık ki yaşanılmaz bir coğrafyaya dönüşüverdi.
Batının kendini yok etme serüvenini hiçe sayarak, aynı akıbeti bir gelişmişlik karinesi olarak gören cahiller topluluğuna dönüşüverdik. Aşksız, sevgisiz, edep ve hayâ yoksunu insan sürüsüne dönüşüverdik çarçabucak.
Oysa dün böyle miydi bu coğrafya! Ekmeğini, işini, aşını ve sevgisini paylaşır, paradan üstün değerlerin olduğunun farkında yaşardı hayatı, sade ve gösterişsiz. Aşk ve sevgi ile yaratılanı sever yaratan için, yaratılanı hoş görür yaratan aşkına.
Çocuk, hayatı öğrenirken sevgiyle büyürdü, büyüklerinin yanında edeple… Bugün kreşlerde, anaokulunda ilgisiz ve sevgisizliğe mahkûm, karantinada. Bu masumların günahı neydi ki bu cezaya çarptırıldılar karantinada?
Akran öğrenmesi tamam, ya usta çırak eğitimi, hayat ustası büyükler, sevgiyle dolu nineler-dedeler… Neden onları hayattan çektik aldık, yerine üç-beş kâğıda indirgenmiş işin kölelerine teslim ediverdik küçücük yürekleriyle kocaman hayatları, böyle bir eğitim karantinaya almak değil de nedir?
Eğitimde ailenin çok önemli bir paydaş olduğu nice zaman sonra anlaşıldı, ardından aile eğitimlerinin önemi üzerinde duruldu, duruluyor.
Çözüm çocuk eğitimini dört duvar arasına sıkıştırmak değil, eğitimi dünya ölçeğinde hür ve sevgiyle yaşayabilmektir.
Yeryüzü bir okul anlayışıyla hür ve sevgi atmosferinde yetişen kişi ancak edep ve hayâ abidesi, sorumluluk sahibi mutlu bir insan olabilir. Böyle insanların oluşturduğu toplum ise mutluluklar ülkesi.
İlmin zekâtı öğretmektir. Öyle ise herkes bildiğini aktaracak, iyi şeyleri aktaracak, böylece cimrilikten de kurtulacak. Bizim inancımız bunu gerektirirken nasıl olur da eğitimi dört duvar arasına gömeriz.
“Karantinadan kurtulmak için bu eğitimden vazgeçip, ıslah eden eğitim sistemine geçeceğiz. Haktan yana olacağız hakkı öğreteceğiz.”
Eğitim seferberliği şart, yediden yetmiş yediye herkes eğitime. Ya âlim, ya ilim öğrenen, ya dinleyen veya bunları seven ol! Sakın beşincisi olma, yoksa helâk olursun.
Dünya eğitimi de karantinada. Karantinadan normal hale gelmesi de pek kolay olmayacak gibi. Çünkü kurtarmaya çalışan da batı mikrobu taşıyor, en azından taşıyıcı.
Kolay değil, ama imkânsız da değil. Zor, ama zaferler kolay başarılmıyor. Dünyayı eğitim kurtaracak… Bu tartışmasız kabul edilen bir gerçektir. Eğitimi kim kurtaracak, işte temel problem budur.
Hani fıkrada belirtildiği gibi: Temel ringe çıkmış, karşısında dünya şampiyonu boksör, vurdu mu yere seriyor. Hakem sayıyor; 1, 2, 3… Antrenör öbür taraftan sesleniyor; Temel kalk, sen onu yenersin. Temel cevap veriyor: Yenerum, ben de biliyrum, ama ayağa tikilemeyirum! Şimdi Temelin hesabı, eğitim dünyayı kurtaracak, ama eğitimi kim ayağa kaldıracak?
Eğitim dünyayı kurtaracak, eğitimi kim ayağa kaldıracak?
Batının fıtrattan yoksun, insanı eşyalaştıran ve köleleştiren eğitimi insana mutluluk, topluma huzur getirmediği gibi dünyayı da yaşanamaz bir hale getirdi. Dünya ağlıyor, insanlık kan kaybediyor.
Yeni bir dünya kurmadan, yeni bir eğitim sistemi kurmadan, barış ve mutluluk hayalden de öte…
Yeni bir eğitim sistemi; fıtrata uygun, kasaya ve keseye uygun. Hepsi bu… İşi biz zorlaştırıyoruz. Her şey böyle… Doğal mecrasından çıkarılan her şey probleme dönüşüyor.
İnsana yaratılıştan verilen rollere uygun fıtri bir eğitim. Önce ahlak ve maneviyat eksenli eğitim. Edebi, eşyadan önce öğretecek bir eğitim. Sevgiyi, saygıyı bir sayısal değer olarak değil, insanın bir parçası olarak görecek bir eğitim. İnsanları kategorize etmeyen, her kese, her kesime, her kimseye, her zaman eğitim, gerçek bir eğitimdir.
Yüksek katlar, gösterişli hayatlar eğitim binalarımıza da sirayet etti. Binalar yükselirken, insan cüceleşiyor; hiçbir derinliği olmayan boyutsuz bir nesil yetişiyor.
Adeta hayattan koparılmış mekânlarda karantinaya alınmış gibi bilgi bombardımanına tutulmuş, korunmasız ve sevgisiz bir atmosferdir sunduğumuz eğitim adına. Söyler misiniz, hangi öğretmen bir anneannenin sevgisiyle dokunabilir bir çocuğa ve hangi kantinde satılabilir bir babaannenin pişirdiği muhteşem bir kek? Sahi kantinlerde, poşetli ve hijyenik sevgi de satılıyor mu, merdiven altı üretim gıdalarına gösterilen hassasiyet kadar hassas ve özenli?
Sahi minik bir çocuğun, anne sınıfta kedi besleyebilir miyim? Sorusuna, geçiştirme cevapların dışında inanarak ve isteyerek bir cevabı var mı eğitim sistemimizin? Akıllı tahtalarımız var, ama aklımız başımızda hareket etmiyor gibiyiz!
Karantinadan kurtulmak için, ifsat eden eğitimden vaz geçeceğiz, ıslah eden eğitim yapacağız. Hak’tan yana olacağız Hakk’ı öğreteceğiz, örnek olacağız, niyetimiz halis olacak, sadece karşılığını Allah’tan bekleyeceğiz, fedakâr olacağız, sabırlı olacağız, azimli olacağız, vaz geçmeyeceğiz üstün gayret göstereceğiz.
Bir kelamı kibarda söylenildiği gibi “İki el bir baş içindir.” Gelin başımızı iki elimiz arasına alalım, düşünelim. Düşün, sen de düşün kardeşim. Düşün! Karantinadan kurtulmak ve kurtarmak için ver kararını. Düşünürsen yarın iyi olacak. Tıfıl karantinada vesselam!