“Eğitim pedagojik değil, ideolojiktir.” Pedagoji ise eğitme işinin nasıl yapılacağının çeşitli bilimsel metotlarıdır. Ne öğretileceğine ideolojiler karar verir.
Konuya girişte dünya görüşlerini tanımak ve doğru tasnif bizim doğru sonuca ulaşmamızı sağlayacaktır. 1- Hakkı üstün tutan zihniyet 2- Kuvveti üstün tutan zihniyetler.
Egemenlerin bizlere öğrettiği, dikte ettiği dünya görüşlerine göre probleme bakmak sadece ezilenlerin parçalanmasından başka bir işe yaramayacağı sayısız örneklerle yaşanmıştır ve yaşanmaktadır. Bu tutum sömürgecilerin, “böl, parçala, yut” yönteminin bariz ve maalesef her dönem geçerli uygulamalarıdır.
Bu tuzağa düşmemenin tek yolu sömürgecilerin bölücü oyunlarını tanımak ve oyuna gelmemekten geçmektedir.
Eğitim sistemleri denildiğinde farklı farklı algılanmasının nedeni, metot farklılıklarıdır. Oysa öğretilen içerik “müfredat” aynıdır; maddeci, materyalist içerik. İşte bu materyalist müfredat kuvveti üstün tutan hak anlayışının müfredatıdır, şekil ve uygulama farklılığı içerik farklılığı anlamına gelmez. Başka bir ifade ile doğuda ve batıda, kapitalist ülkelerdeki eğitim ile sosyalist ülkelerdeki eğitim aynı temele dayanmaktadır; kuvveti üstün tutan zihniyetlerdir ve dünyacıdır.
Konuya girişte böyle bir değerlendirme, eğitimi evrensel değerler bağlamında ele almanın zaruretini hatırlamak ve çözümün küresel ölçekte ele alınmasının farkındalığıdır. Yoksa lokal, bölgesel çözümler bundan önce olduğu gibi denenmiş olup egemenlerin düzenine eklemlenmekten öte bir sonuç vermemiştir, veremez de. Lokal düşüncelerle, “Yeni Bir Dünya” idealinden yoksun yetiştirilmeye çalışılan nesiller, ya yılgın ve mağlubiyet psikoloji içerisinde tükenmiş ya da güce tapınma ruh hali içerisinde sömürgecilerin işbirlikçisi olmuşlardır. Bazen bilerek bazen ise farkında olmadan!
Maarif meselesi gerçek bir beka meselesidir.
İşte bu yüzden zihniyetleri doğru tahlil etmek zarureti vardır.
Hakkı üstün tutan zihniyet, hakkın temsilcisi Millî Görüş perspektifinden eğitime bakışımız diğer alanlarda olduğu gibi elbette farklıdır. Zira taklit değil orijinaldir.
Zihniyetlerin mücadelelerine baktığımızda iki şey dikkatimizi çeker. Birincisi, hakkı üstün tutan hak anlayışı dünyaya hakimiyetinde insanlar yeryüzünde barış içerisinde yaşamışlardır. İkincisi ise, kuvveti üstün tutan zihniyetlerin egemenliğinde dünyada daima sömürü, kan ve gözyaşı hüküm sürmüş ve sürmektedir.
Yukarıdaki tespitler ışığında bir eğitimci olarak meseleyi ele aldığımızda gördüğümüz acı fakat o kadar da üzüntü veren, fark edilemeyen gerçek; bu işi eğitim yolu ile tesis etmeleri ve sürdürmüş olmalarıdır.
Öyle ise ezilmekten, sömürülmekten kurtulmanın yegâne yolu doğru eğitimdir.
Burada dikkat etmemiz gereken en önemli husus ise sömürenlerin eğitimi ile ancak sömürenlere kul ve köle olunur. Bilge Kral Aliya’nın dediği gibi: İdare etmek için değil, idare edilmek için eğitilen kuşaklar, İslam’ın inkişafını sağlayamazlar. 1
Özgür insanlar yetiştirmek için eğitim insanileştirilmelidir. Sömürgeleştiren, hayvanlara özgü eğitim yolları artık bir an önce terk edilmelidir.
Aksi halde eğitim, bilgili ama şahsiyetsiz, cesaretini ve özgüvenini yitirmiş sürüler yetiştirmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Öyle ise sömürgecilerin tesis ettiği eğitim anlayışı bizlerin, ezilenlerin sadece acılarını arttırır. İşte bu nedenden dolayı hakka dayalı zihniyetin eğitim anlayışını doğru bir biçimde anlayıp sömürüye karşı eğitim parolası ile hep beraber uygulamalıyız.
Millî Görüşün banisi Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocanın eğitimin önemine dair aşağıdaki fevkalade tespitleri bu bakımdan ziyadesi ile önem arz ediyor.
Kâinatın en üstün canlısı olan insan, iyi eğitilir, bilgi ve teknoloji ile donatılırsa, karşılaşılan sosyal sorunların çözümü kolaylaşır. Zorluklar aşılır. En büyük tahribat eğitim ve kültürel alanda yapılan tahribattır. Eğitim ve kültürel tahribat, insanın güç ve yeteneklerini köreltmekte ve toplumların tefessühüne (bozulmasına) yol açmaktadır.
Eğitim, kişinin akıl ve muhakemesini kullanarak dini, ahlâki ve kültürel konularda iyi ve güzeli bulma, ilmi konularda doğrulara ulaşma, iktisadi konularda sahip olduğu kaynak ve faktörleri en iyi şekilde kullanarak faydalı mal ve hizmet üretme ve siyasette ise adaleti tesis etme yeteneklerini geliştirdiği ölçüde beşerî gelişmeye ortam hazırlar. İyi eğitilmiş bir insan, yardımlaşma ve dayanışma kültürü ile beslenirse hem kişiliğinde denge ve erdeme ulaşır, hem de içinde bulunduğu topluma yararlı olur.
Şayet eğitimle insanın aklını ve muhakemesini kullanması dumura uğratılır; insan, dini, ahlaki ve kültürel konularda kötü ve çirkine sevk edilir, ilimde yanlış ve yalana yönlendirilir, ekonomide israf ve tembelliğe sevk edilir, siyasette ise baskı ve haksızlık yapmaya itilir; zalim ve despotlara payende olmaya yöneltilir ise, birey kişiliksizleşir, yetenekleri körelir. Böyle fertler, çatışmacı, kin ve nefret yayan bir kültürel ortamda toplumun bütün müspet değerlerini tahrip eder ve kendisi dahil herkesle çatışır. 2
Bir toplumun uğrayabileceği en büyük felaket o toplumun eğitim sisteminin menfileşmesi ve kültürünün çatışmacı olmasıdır. Böyle toplumlar iflah olmaz. Tarih, bu tür toplumların yok oluşunu gösteren örneklerle doludur. Bulunduğumuz coğrafya, bir bakıma eğitim ve kültürleri tahrip edilmiş toplumların mezarlığıdır. Kur’an gerçekleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görmek için insanları yer yüzünü dolaşmaya davet etmektedir. “De ki: -yeryüzünü dolaşın da hele bakın gerçekleri (peygamberlerin tebliğini) yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün.” 3
Eğitim ve kültürde ifsat
Irkçı-tekelci mihraklar, kendi sömürülerine süreklilik kazandırmak ve yeryüzüne hâkim olmak amacıyla toplumların eğitim ve kültürünü tahrip etmeye çalışmaktadır
Bugünkü batı normlarındaki eğitim, maneviyatçılığı değil materyalizmi aşılamaktadır. Hakkı değil, kaba kuvveti üstün tutmayı gerekli göstermektedir. Nefis terbiyesini değil, nefse esaretini önermektedir. Dolayısıyla insanı, hidayetten, ferasetten ve dirayetten yoksun bırakmaktadır.
İslam coğrafyasını rahat sömürebilmek için eğitim ve kültür ifsat edilmektedir. Müslümanların kendi değerlerine göre bir eğitim politikası geliştirilmesi engellenmekte ve İslami değerlere bağlılık adeta potansiyel bir tehlike olarak gösterilmektedir. Bu amaçla terör saldırıları tezgahlanmakta ve hazır terör kıtaları oluşturulmaktadır.
Bugün Müslüman coğrafyanın geri kalmış olması, Müslümanların sahip olduğu ilmi ve kültürel değerlerin geriliğinden değildir. Tam tersine, Müslümanlar kendi değerlerinden uzaklaştırıldıkları için geri bırakılmış, kaynakları sömürülmüş, insanları işsizliğe ve yoksulluğa mahkûm edilmiştir.
Maalesef şahsi mevki ve menfaat hırsıyla bazı işbirlikçiler de eğitim ve kültürel tahribata destek vermişlerdir.
Eğitim ve kültürel ıslah önerileri
Irkçı-tekelci mihrakların eğitim ve kültürel alanlardaki tahribatını (ifsadı) düzeltmek (ıslah) için bazı öneriler aşağıda yer verilmektedir:
– Müslümanların bilime yaptıkları katkılar kitap haline getirilerek okutulmalıdır.
– Eğitim ve kültür araştırma enstitüleri kurulmalı.
– Müslümanların kendine güveninin artırılması amacıyla medeniyetinin en üstün olduğu bilinci geliştirilmeli,
– Aile, kadın, çocuk ve okul öncesi eğitime, özel önem verilmeli.
– Bireysel (nefis) terbiye ve şahsın kendisini eğitmesine yönelik yeni yöntem ve modeller geliştirilmelidir. Kur’an’ı Kerim, hadis ve İslam ile ilgili temel kaynakların okunması ve okutulması teşvik edilmeli.
– Kabiliyetli gençlerin eğitimi için maddi ve manevi teşvikler yapılmalıdır.
– Dünya Müslümanları “eğitim merkezleri” oluşturulmalıdır.
– İnternetin eğitimde kullanılmasına özel önem verilmelidir.
– Müslüman alimlerin bir envanteri çıkarılmalı ve çalışmaları herkese takdim edilmelidir.
– Materyalist eğitimin ifsadına karşı, İslami anlayışa göre, her alanda kitaplar yazılmalı ve kitaplar zinciri oluşturulmalıdır. Bu kitaplar okutturulmalıdır.
– Başta Arapça olmak üzere dil eğitimine ağırlık verilmeli, yeni metotlar geliştirilmelidir.
– Gençlerimize kendi kültürümüz iyi öğretilmeli ve kendi örnek şahsiyetlerimiz tanıtılmalı.
– Ülkelerarası eğitim ve kültür faaliyetleri desteklenmeli, gençlik kampları, yaz kursları, ülkeler arası spor faaliyetleri, kültür gezileri, seminerler ve konferanslar yoluyla Müslüman gençler arası kaynaşma temin edilmelidir.
– Dünya çapında İslam’ın aleyhine gelişen olaylara, ortak tepki koyabilme kültürü ve metotları geliştirilmelidir.
– İhtisaslaşma teşvik edilmeli, elde edilen bilgiler paylaşılmalı.
– Camiler birer eğitim merkezi haline getirilmelidir.
– Dinlerarası diyalog ve Medeniyetler ittifakı adı altında İslam’ın tahrifine yönelik yapılan çalışmalar kamuoyuna anlatılmalıdır.
– Ülkelerinde azınlık olarak yaşayan Müslümanları unutmamalıyız. Onlara eğitim açısından yeterince fırsat verilmeli, kabiliyetli çocuklar uluslararası en iyi okullarda eğitim aldırılarak ülkelerine dönmeleri sağlanmalı. 4
Yeni bir Dünya, ancak eğitim ve kültürel ifsadın ıslah edilmesi ile kurulabilir.
Görüleceği üzere sömürü, kan, gözyaşı ve zulümden kurtulmanın, barış içerisinde yaşamanın yolu bize özgü, inanç ve kültürümüzden damıtılmış, çağın vasıtaları ile yeniden kurgulanacak eğitim modelinden geçmektedir. Maarifin millileştirilmesi ancak böyle gerçekleşebilir.
Aynı şeyleri yaparak başka bir sonuç beklemek beyhude bir bekleyiştir.
Yukarıda ifsadı önlemek için alınacak tedbirler maddeler halinde sıralanmıştır. Öncelik ifsadı önlemek, ardından ıslah çalışmasıdır.
Eğitimin millileşmesi, ifsadın önlenmesi ve ıslahın yaygınlaşması ile mümkündür. Batının haram paralarının finansörlüğünde yapılacak her iyileştirme sadece boş bir sözden ibaret olduğu gibi ancak ifsat sonucunu doğurur.
Kendi öz kaynaklarımız, imkân ve yetişmiş insan kaynağımız ıslah ve eğitimde şahlanış için yeterlidir.
Başka bir ihsana gerek yoktur. Şuur bunu gerektirir.
Kaynakça:
- Aliya İzzet Begoviç
- Prof. Dr. Necmettin Erbakan
- En’am Suresi 11. Ayet
- 2006 Uluslararası Gençlik Forumu Nihai Bildirisi