Mustafa AYDIN

BEŞİKTEN MEZARA İLİM ÖĞRENME MÜKELLEFİYETİ

Ülkemizde huzur, barış ve saadet istiyorsak eğitimin her kademesinde “önce ahlak ve maneviyat” esas alınmalı buna bağlı olarak anasınıfından itibaren İslam dersi ve İslam ahlakı dersi konulmalıdır. Kur’an’ın “Ey yavrum, Allah’a şirk koşma! Muhakkak ki şirk, azîm (çok büyük) bir zulümdür.” ilahi nidası bizim yol haritamız olmalıdır ki dünya barışa dönsün ahiretimiz saadet olsun.

Mevcut materyalist eğitimimiz şirk tabanlı bir eğitimdir. Bu duruma şirk denmemesi de bunun en açık delilidir. Mefhum kargaşası oluşturarak zihinler bulandırılmakta yeni dimağlar kirletilmekte ve hakkı anlama becerileri köreltilmekte, engellenmektedir. Bugün “seküler” kelimesi gibi kavramlarla gizlenmeye çalışılsa da erbabınca gayet net anlaşılıyor.

Zorunlu eğitim 12 yıla çıkarılmış da ne olmuş, yanlış istikamette 5 yıl gidip bulunamayan saadet ve huzur aynı yanlış istikamette 12 yıl giderek nasıl bulunacak? Aynı materyalist eğitimi 12 yıla çıkarmak marifet ise bu bir büyük yanılgıdır. Çünkü materyalist eğitimin batıdaki uygulamaları ortada iken aynı yanlışı tekrar ederek nasıl doğru sonuç elde edilecektir? Eğer okullarımızda İslam okutulsaydı bu garabete zaten lüzum kalmayacaktı. İslam beşikten mezara kadar ilim öğrenmeyi zorunlu tutuyorken 12 yıl saçmalığı da neyin nesi? Ayrıca inancımızın bir parçası olması bakımından bir yük değil, bilakis bir ibadet şuuru ile ilim öğrenilecek daima şevk ve heyecan dorukta bulunacaktır.

Soralım kendimize, eğitimi ibadet aşkıyla yapmak mı, yoksa para kazanma gayesi ile bir iş, bir ağır yük olarak görmek mi çocuklarımıza daha faydalı olur? Sevgisiz, ruhsuz adeta yürüyen bir ceset edası ile sınıfa giren ve öğrencilere mekanik bir aygıtın verebileceğinden bile düşük bir verimle nasıl sevgi ekeceğiz çocukların kalbine? Nasıl yaşama heyecanı ve gayesi hissedecek körpecik yavrular? Yaratanını tanımayan bilmeyen ve dolayısı ile sevemeyen bir insan nasıl olur da yaratanın yarattığı kalbe sevgi doldurabilir? Kendini bile sevebilme becerisinden mahrum bırakılmış yürekler ve dudaklar nasıl bir nefes  ve nasıl bir ses verecektir çorak gönüllere?

Yeni bir eğitim yılı açılırken karşımızda duran ve ilkokullara kadar inen yeni bir bela, uyuşturucu (Bonzai) halkımızın masum çocuklarını şiddetli bir biçimde tehdit etmektedir. Bilinmelidir ki “…kalpler ancak Allah’ı anmakla tatmin olur.”*** ayeti ışığında bakılmadığı için mevcut eğitim sistemimizde bu belaya çare merhem bulunmamaktadır. Şu an yapılabilecek birkaç seminer, veli bilgilendirme toplantıları gibi palyatif sözde çözüm yollarıdır öngörülebilen.

Yalanlar üzerine oluşturulmuş milli eğitim anlayışı bu millete bir şey veremezdi veremedi de. Nitekim ne bir Sinan ne bir Fatih ne bir Ali Kuşçu yetişmedi yetişemez de. Zira bu sistem köle yetiştirme mantığı üzerine kurulmuş. Özgür beyinler istemiyor. Okullarımızın müfredatı, kimliği buna müsait değil.

Gelin işi kolay tutalım. İşin sahibi nasıl söylüyorsa o yolda mesai verelim, insan denen muhteşem varlığın kullanım kılavuzuna uyalım, görün bakın nasıl insan mutlu oluyor ve dünya adeta cennete dönüyor!

Yazımın başında da ifade ettim: Eğitimin her kademesinde “önce ahlak ve maneviyat” esas alınmalı buna bağlı olarak anasınıfından itibaren İslam dersi ve İslam ahlakı dersi konulmalıdır.

“Her ile bir teknik üniversite, genel üniversite ve manevi ilimler üniversitesi açılmalıdır. Teknik üniversite o ilin kalkınması için faydalı bilgi üretmeli köksüz işe yaramaz montajcı düşünce ile gençlerimiz oyalanmamalıdır. Genel üniversitelerde ise ileri araştırmalar ile sanat edebiyat mimari alanlarda ecdadımız gibi faydalı ve çığır açan üretimler yapmalıdır. Pek tabiidir ki manevi ilimler üniversitelerinde gerçek din öğretilmeli ve buradan mezun olanlar toplumu Kur’an ahlakı ile mücehhez bir toplum haline dönüştürebilmelidir.”* Boş faydasız hatta zararlı bilgilerden arındırılmalıdır. Böyle bir yükseköğretim fayda verir aksi halde diplomalı kendini beğenmiş işe yaramaz tüketici sürüsü…

 “Eğer hakka göre ayarlı değil ise gözlüğünün merceği, hep yanlış görürsün dünyadaki gerçeği.” Problem varsa ki var yığınla; çözüm ayarı hakka doğru yapmaktadır, ayar yapmak değil!

 KAYNAKÇA:

*DAVAM, sayfa 185-189 Prof. Dr. Necmettin EBAKAN

**  Lokman suresi 13. ayeti

***RA’D Suresinin 28. ayeti

0 0 Oy
Yıldız
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Düşüncelerinize önem veriyoruz. Lütfen yorum yapın.x
()
x

Mustafa AYDIN