Hep birlikte hikmet ve irfan eğitimine yönelmeliyiz, fırsat var iken!
Maarif bizim birinci meselemizdir. Bir milletin gelişmişliği maarifi ile doğru orantılıdır. Maarifte alınan mesafe ile ölçülür gelişmişlik.
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.”
Devletleri yaşatan ve taşıyan unsur insandır. İnsanın derinliği ve enginliği devletin bekasına etki eder.
Medeniyetimize yapabileceğimiz önemli katkının eğitimden geçtiğinin farkındayız. Farkındalık önemli ama istikamet belirlenmeden bir anlam ifade etmez. Zira yanlış yönde ilerleme haddizatında ilerleme değildir.
Eğitime yapılacak doğru yatırımlar, doğru yönde alınacak mesafe, ülkemize, medeniyetimize ve insanlığa önemli katkı yapacağına inanıyoruz.
Maarif en önemli meselemizdir.
Millî Eğitimde yaşanan son olaylar ve değişiklikler Millî Eğitimde önemli atılımları ve değişiklikleri getiriyor. Taşlar yerinden oynuyor. Ancak eğitimde çoğunlukla şekli değişiklikler yapıldığından istenilen sonuçlara vesile olmuyor. “Çağdaş bir eğitim sistemi, yeni çözümler getiriyoruz.” diyerek Millî Eğitimde sorunlar yumağının daha da büyüdüğü görülmektedir. Eğitiminde, istikrarı, adaleti, millîliği yakalayamamış bir yapının sağlıklı sonuçlar üretmesi mümkün değildir. Basın kuruluşlarında ve sosyal medyada en çok konuşulan, üzerinde en çok eleştiri yapılan konu maalesef eğitimdir.
Eğitimin ve öğretmenlerin problemleri bir türlü çözüme kavuşmuyor. Eğitimciler sürekli haklarının yenildiğinden kendilerine değer verilmediğinden, sistemin sürekli değişmesinden şikâyet ediyorlar.
Her geçen gün gençliğimiz maneviyattan yoksun yetişiyor. Okullarımız istenilen gençliğin yetişmesine ortam hazırlayamıyor. Gençlerimiz arasında suç oranları, şiddet, intihar olayları sürekli artıyor.
“Salih nesiller şuurlu öğretmenin elinde yetişir.”
Salih bir neslin yetişmesine vesile olacak öğretmenler üniversitelerden yetişmiyor. Sadece Millî Eğitimde değil, Üniversitelerle ilgili olarak fayda eksenli düzenlemeler, planlamalar yapılması lazımdır. Kendi medeniyet değerlerini tanıyan, bilen, içine sindiren öğretmen ve öğrenciler yetişmesi için büyük bir anlayış ve yöntem değişimine ihtiyaç var. Bizim medeniyetimizde “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım.” Anlayışı hâkimdir o nedenle ilim, ilim için değil fayda için öğrenilir.
Sistemin içindeki adamlar değiştiriliyor. Ancak bozuk sistem değiştirilmiyor. Böyle olunca her yıl aynı tür problemleri yaşamaya devam ediyoruz.
Türk Millî Eğitiminde 100 yıl sonrasını planlayacak çalışmalar elzemdir. Hazreti Ali’nin dediği gibi: “Çocuklarınızı kendi çağınıza göre değil, ileriki çağa göre yetiştirin! Çünkü onlar ileriki çağın, yarının insanlarıdır.” Toplumun inanç, ihtiyaç ve beklentilerini önceleyecek, eğitime millî bir ruh kazandırmaya yönelik bir şura yapılması, Millî Eğitimde yeniden “Önce Ahlak ve Maneviyat” ruhuna dönülmesi gerekiyor. Çünkü eğitim bir ülkede bağımsızlık kadar önemli bir konudur. Avrupa birliği normları, istekleri Millî Eğitimi Millîlikten uzaklaştırıyor. Yeni eğitim sistemi seküler hayatı yaygınlaştırıyor. AB, Maneviyat değerlerinin, millî kültürümüzün ötelenmesini istiyor. Bu normlar uygulandıkça bilgili, bilinçsiz-şuursuz nesil yetişiyor.
Avrupa’ da parasal cezalar caydırıcıdır, bu yönde eğitim verilir, çünkü dünyalarında madde önemlidir. Peki, bizim eğitimimizin merkezinde ne var, ya da ne yok? İşte cevabı bulunması gereken önemli soru budur!
“Önce Ahlak ve Maneviyat.”
Millî Eğitimde ve gerekse Üniversitelerde her türlü maddi unsurlarla donattığımız gençliğimizi-geleceğimizi millî ve manevi değerlerimiz etrafında daha donanımlı olarak nasıl yetiştiririz derdi ile ilgileniyoruz. Yedi düvele karşı dün “Kuva-i Milliye” ne ise bugün “Kuva-i İlmiye” aynı öneme haizdir. Madem yeni nesil muallimlerle yetişecek, öyleyse günümüzde “Kuva-i İlmiye” ruhuna ihtiyaç vardır. Zira bağımsızlığımız, yetiştirilecek imanlı “Millî Gençlik” le korunur. Millî Eğitim Bakanlığımıza eğitimle ilgili Millî Kültürümüzü, değerlerimizi esas alan çalışmaların koordinesi için bir “Heyet-i İlmiye” nin kurulması yerinde olur.
BİR FIKRA GİBİ: “…New York’ta Yabancı Dil Kulübünün kurucusu, Amerika’da radyo Talk Show’un sunuculuğunu yapan, bunun yanında Federe Devletlerde pek çok yabancı dil okulu bulunan Berry Farber tarafından bir fıkra haline getirilmiş ve analizi yapılmıştır. Farber der ki: “Buna göre, bir dil bilen bir insanı ne diye adlandırmak gerekir?” sorusu akla gelebilir ve bu soruyu bir espri ile cevaplamak yerinde olur: “Bir dil bilen bir insan, Amerikalıdır.” Acaba bir Amerikalı neden sadece bir dil öğrenir? Yapılan bilimsel tespitlere göre Amerikalıların başka bir dil öğrenememelerinin başlıca iki nedeni vardır. Birinci neden, Amerikalıların hiçbir zaman başka bir dili öğrenmeleri gerektiğini hissetmemiş olmalarıdır. İkinci neden ise, onların, yabancı dil öğretme metotlarının “bir işe yaramaz” olmasıdır.”*
Buna göre kendi içerisinde başarılı olamamış bir sistemi ısrarla uygulamaya çalışmak elekle su taşımaya benzer.
Yanlışta ısrar, felaketlerin sebebidir.
Rahmetli Erbakan Hoca 1973 yılında önemli bir soru sormuştu, günümüzde önemini hala koruyor:
“Size bu millet 6 senelik bir fırsat verdiği halde şu Halk Partisi’nin mekteplere koyduğu kitaplarda siz Adalet iktidarı olarak bir tek satır değiştirdiniz mi? Değiştirdiyseniz hangi satırını değiştirdiniz? Renksiz zihniyetli Adalet Partisi’nin o zamanki maarif vekili bendenize cevaben şu sözleri sarf etti. “Sayın Erbakan mektep kitaplarında Halk Partisi’nin koyduğu bu kitaplardan hiç bir satır değiştirmedik. Böyle bir değişikliğe niyetimiz de yoktur. Zira bu kitapların içindeki bütün satırların hepsinin noktasına ve virgülüne kadar Halk Partisi ile aynı fikirdeyiz.” Aldığımız cevap bu oldu.” ** Kendi millî müfredatımızı ve kendi millî kitaplarımızı, inancımıza ve özümüze uygun olarak tanzim edecek günleri özlemle bekliyoruz.
Bu vahim durumdan ve gidişattan kurtulmak, hikmeti arayan, irfan sahibi bir nesil için hepimiz üzerimize düşen görevleri yapmalıyız.
* Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi II (2002), Sayı: 3
** Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN Erzurum Maarif Mitingi konuşması 26Ağustos1973